Andolsun ki, yakın göğü kandillerle donattık, onları şeytanlar için taşlamalar yaptık ve şeytanlara çılgın alev azabını hazırladık. 4. Diyanet İşleri (Yeni) Meali. Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık. 5.
67MULK SURESİ-2. AYET (Meâlleri Kıyasla): Ellezî halakal mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ (amelen), ve huvel azî zul gafûr (gafûru). O ki ölümü ve dirimi kadir edip yarattı, sizi imtihana çekip şunu bildirmek için ki hanginiz amelce daha güzel, hem o öyle azîz, öyle gafur.
279607 Dinle İndir Oku Paylaş. Mülk Suresi Sesi Ahmed Al Ajmi. Mülk Suresi Sesi Omar Al Kazabri. Mülk Suresi Sesi Abdul Basit Abd Alsamad. Mülk Suresi Sesi Abdul Basit Abd Alsamad. Mülk Suresi Sesi Muhammed al Mohaisany. Mülk Suresi Sesi Abdul Basit Abd Alsamad Mujawwad. Mülk Suresi Sesi Maher Al Muaiqly.
1 Ömer Çelik Meali. Kâinatın mutlak mülkiyeti ve hâkimiyeti elinde bulunan Allah yüceler yücesi, bütün iyilik ve bereketlerin kaynağıdır. O’nun her şeye gücü yeter. 2. Diyanet Vakfı Meali. Mutlak hükümranlık elinde olan Allah, yüceler yücesidir ve O'nun her şeye gücü yeter. 3. Diyanet İşleri (Eski) Meali.
HasanBasri Çantay Meali. O, hanginizin daha güzel amel (ve hareket) edeceğini (hakkınızda) imtihan etmek için ölümü de, dirimi de takdîr eden ve yaratandır. O, gaalib-i mutlakdır, çok yarlığayıcıdır. Hayrat Neşriyat Meali. O ki, hanginiz amelce daha güzeldir diye sizi imtihân etmek için ölümü ve hayâtı yarattı.
VRUvs. Web Taraycınız bu özelliği desteklemiyor Enfal 1 Mealleri Karşılaştır Yes’elûneke anil enfâlenfâli, kulil enfâlu lillâhi ver resûlresûli, fettekullâhe ve aslihû zâte beynikum ve etîûllâhe ve resûlehû in kuntum mu’minînmu’minîne. بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ ٱلْأَنفَالِ ۖ قُلِ ٱلْأَنفَالُ لِلَّهِ وَٱلرَّسُولِ ۖ فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَصْلِحُوا۟ ذَاتَ بَيْنِكُمْ ۖ وَأَطِيعُوا۟ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥٓ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ Ey Muhammed! Sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki “Ganimetler, Allah’a ve Resûlüne aittir. O hâlde, eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin, Allah ve Rasûlüne itaat edin.” Enfal 2 Mealleri Karşılaştır İnnemel mu´minûnellezîne izâ zukirallâhu vecilet kulûbuhum ve izâ tuliyet aleyhim âyâtuhu zâdethum îmânen ve alâ rabbihim yetevekkelûnyetevekkelûne. إِنَّمَا ٱلْمُؤْمِنُونَ ٱلَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ ٱللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَإِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتُهُۥ زَادَتْهُمْ إِيمَٰنًا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman bu onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler. Enfal 3 Mealleri Karşılaştır Ellezîne yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûnyunfikûne. ٱلَّذِينَ يُقِيمُونَ ٱلصَّلَوٰةَ وَمِمَّا رَزَقْنَٰهُمْ يُنفِقُونَ Onlar namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir. Enfal 4 Mealleri Karşılaştır Ulâike humul mu’minûne hakkâhakkan, lehum derecâtun inde rabbihim ve magfiretun ve rızkun kerîmkerîmun. أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُؤْمِنُونَ حَقًّا ۚ لَّهُمْ دَرَجَٰتٌ عِندَ رَبِّهِمْ وَمَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ İşte onlar gerçekten mü’minlerdir. Onlara, Rableri katında yüksek mertebeler, bağışlanma ve cömertçe verilmiş rızık vardır. Enfal 5 Mealleri Karşılaştır Kemâ ahreceke rabbuke min beytike bil hakkı ve inne ferîkan minel mu’minîne le kârihûnkârihûne. كَمَآ أَخْرَجَكَ رَبُّكَ مِنۢ بَيْتِكَ بِٱلْحَقِّ وَإِنَّ فَرِيقًا مِّنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ لَكَٰرِهُونَ Nasıl ki, Rabbin seni hak uğruna savaşmak üzere evinden çıkarmıştı. Mü’minlerden bir grup ise bu konuda kesinlikle isteksizlerdi. Enfal 6 Mealleri Karşılaştır Yucadilûneke fîl hakkı ba´de mâ tebeyyene ke ennemâ yusâkûne ilel mevti ve hum yanzurûnyanzurûne. يُجَٰدِلُونَكَ فِى ٱلْحَقِّ بَعْدَمَا تَبَيَّنَ كَأَنَّمَا يُسَاقُونَ إِلَى ٱلْمَوْتِ وَهُمْ يَنظُرُونَ Gerçek apaçık ortaya çıktıktan sonra, sanki göz göre göre ölüme sürülüyorlarmış gibi seninle o konuda tartışıyorlardı. Enfal 7 Mealleri Karşılaştır Ve iz yaıdukumullâhu ihdet tâifeteyni ennehâ lekum, ve teveddûne enne gayre zâtiş şevketi tekûnu lekum, ve yurîdullâhu en yuhıkkal hakka bi kelimâtihî ve yaktaa dâbirel kâfirînkâfirîne. وَإِذْ يَعِدُكُمُ ٱللَّهُ إِحْدَى ٱلطَّآئِفَتَيْنِ أَنَّهَا لَكُمْ وَتَوَدُّونَ أَنَّ غَيْرَ ذَاتِ ٱلشَّوْكَةِ تَكُونُ لَكُمْ وَيُرِيدُ ٱللَّهُ أَن يُحِقَّ ٱلْحَقَّ بِكَلِمَٰتِهِۦ وَيَقْطَعَ دَابِرَ ٱلْكَٰفِرِينَ Hani Allah size iki taifeden birini, o sizindir diye va’dediyordu. Siz de güçsüz olanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle hakkı meydana çıkarmak ve kâfirlerin ardını kesmek istiyordu. Enfal 8 Mealleri Karşılaştır Li yuhıkkal hakka ve yubtılel bâtıle ve lev kerihel mucrimûnmucrimûne. لِيُحِقَّ ٱلْحَقَّ وَيُبْطِلَ ٱلْبَٰطِلَ وَلَوْ كَرِهَ ٱلْمُجْرِمُونَ Bu, suçlular hoşlanmasa da Allah’ın hakkı ortaya çıkarması ve batılı ortadan kaldırması içindi. Enfal 9 Mealleri Karşılaştır İz testegîsûne rabbekum festecâbe lekum ennî mumiddukum bi elfin minel melâiketi murdifînmurdifîne. إِذْ تَسْتَغِيثُونَ رَبَّكُمْ فَٱسْتَجَابَ لَكُمْ أَنِّى مُمِدُّكُم بِأَلْفٍ مِّنَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةِ مُرْدِفِينَ Hani Rabbinizden yardım istiyor, yalvarıyordunuz. O da, “Ben size ard arda bin melekle yardım ediyorum” diye cevap vermişti. Enfal 10 Mealleri Karşılaştır Ve mâ cealehullâhu illâ buşrâ ve li tatmainne bihî kulûbukum ve men nasru illâ min indillâhindillâhi, innallâhe azîzun hakîmhakîmun. وَمَا جَعَلَهُ ٱللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ وَلِتَطْمَئِنَّ بِهِۦ قُلُوبُكُمْ ۚ وَمَا ٱلنَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِندِ ٱللَّهِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ Allah bunu, sadece bir müjde olsun ve onunla kalpleriniz yatışsın diye yapmıştı. Yoksa yardım ancak Allah katındandır. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Enfal 11 Mealleri Karşılaştır İz yugaşşîkumun nuâse emeneten minhu ve yunezzilu aleykum mines semâi mâen li yutahhirekum bihî ve yuzhibe ankum riczeş şeytâni ve li yerbıta alâ kulûbikum ve yusebbite bihil akdâmakdâme. إِذْ يُغَشِّيكُمُ ٱلنُّعَاسَ أَمَنَةً مِّنْهُ وَيُنَزِّلُ عَلَيْكُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً لِّيُطَهِّرَكُم بِهِۦ وَيُذْهِبَ عَنكُمْ رِجْزَ ٱلشَّيْطَٰنِ وَلِيَرْبِطَ عَلَىٰ قُلُوبِكُمْ وَيُثَبِّتَ بِهِ ٱلْأَقْدَامَ Hani Allah kendi tarafından bir güvenlik olarak sizi hafif bir uykuya daldırıyor; sizi temizlemek, sizden şeytanın vesvesesini gidermek, kalplerinizi pekiştirmek ve ayaklarınızı sağlam bastırmak için üzerinize gökten yağmur yağdırıyordu. Enfal 12 Mealleri Karşılaştır İz yûhî rabbuke ilel melâiketi ennî meakum fe sebbitûllezîne âmenû, seulkî fî kulûbillezîne keferûr ru´be fadribû fevkal a´nâkı vadribû minhum kulle benânbenânin. إِذْ يُوحِى رَبُّكَ إِلَى ٱلْمَلَٰٓئِكَةِ أَنِّى مَعَكُمْ فَثَبِّتُوا۟ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ۚ سَأُلْقِى فِى قُلُوبِ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ٱلرُّعْبَ فَٱضْرِبُوا۟ فَوْقَ ٱلْأَعْنَاقِ وَٱضْرِبُوا۟ مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍ Hani Rabbin meleklere, “Ben sizinle beraberim. İman edenlere sebat verin. Ben kâfirlerin kalplerine korku salacağım. Şimdi vurun boyunlarının üstüne. Vurun, onların bütün parmaklarına” diye vahyediyordu. Enfal 13 Mealleri Karşılaştır Zâlike bi ennehum şâkkullâhe ve resûluhresûlehu, ve men yuşâkıkıllâhe ve resûlehu fe innallâhe şedîdul ikâbikâbi. ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ شَآقُّوا۟ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ ۚ وَمَن يُشَاقِقِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ فَإِنَّ ٱللَّهَ شَدِيدُ ٱلْعِقَابِ Bu, onların Allah’a ve Resûlüne karşı gelmelerindendir. Her kim de Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse bilsin ki Allah’ın cezası şiddetlidir. Enfal 14 Mealleri Karşılaştır Zâlikum fe zûkûhu ve enne lil kâfirîne azâben nârnâri. ذَٰلِكُمْ فَذُوقُوهُ وَأَنَّ لِلْكَٰفِرِينَ عَذَابَ ٱلنَّارِ İşte şimdi siz tadın onu! Kâfirlere bir de cehennem azabı vardır. Enfal 15 Mealleri Karşılaştır Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ lekîtumullezîne keferû zahfen fe lâ tuvellûhumul edbâredbâre. يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِذَا لَقِيتُمُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ زَحْفًا فَلَا تُوَلُّوهُمُ ٱلْأَدْبَارَ Ey iman edenler. Savaş düzeninde iken kâfirlerle karşılaştığınız zaman sakın onlara arkanızı dönmeyin savaştan kaçmayın. Enfal 16 Mealleri Karşılaştır Ve men yuvellihim yevmeizin duburehû illâ muteharrifen li kıtâlin ev mutehayyizen ilâ fietin fe kad bâe bi gadabin minallâhi ve me’vâhu cehennemcehennemu, ve bi’sel masîrmasîru. وَمَن يُوَلِّهِمْ يَوْمَئِذٍ دُبُرَهُۥٓ إِلَّا مُتَحَرِّفًا لِّقِتَالٍ أَوْ مُتَحَيِّزًا إِلَىٰ فِئَةٍ فَقَدْ بَآءَ بِغَضَبٍ مِّنَ ٱللَّهِ وَمَأْوَىٰهُ جَهَنَّمُ ۖ وَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ -Savaş taktiği olarak düşmanı vurmak için çekilme, ya da diğer bir birliğe katılmak durumu hariç- böyle bir günde her kim onlara arkasını dönerse mutlaka o, Allah’ın gazabına uğramış olur. Onun varacağı yer de cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir orası! Enfal 17 Mealleri Karşılaştır Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ remeyte iz remeyte ve lâkinnallâhe remâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâhasenen, innallâhe semîun alîmalîmun. فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ قَتَلَهُمْ ۚ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ رَمَىٰ ۚ وَلِيُبْلِىَ ٱلْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلَآءً حَسَنًا ۚ إِنَّ ٱللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ Savaşta onları siz öldürmediniz, fakat Allah onları öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı. Mü’minleri, tarafından güzel bir imtihanla denemek için Allah öyle yaptı. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Enfal 18 Mealleri Karşılaştır Zâlikum ve ennallâhe mûhinu keydil kâfirînkâfirîne. ذَٰلِكُمْ وَأَنَّ ٱللَّهَ مُوهِنُ كَيْدِ ٱلْكَٰفِرِينَ İşte durum bu Allah, mü’minleri güzel bir şekilde dener. Bir de Allah, kâfirlerin tuzağını zayıf düşürendir. Enfal 19 Mealleri Karşılaştır İn testeftihû fe kad câekumul fethfethu, ve in tentehû fe huve hayrun lekum, ve in teûdû naud, ve len tugniye ankum fietukum şey´en ve lev kesuret ve ennallâhe meal mu´minînmu´minîne. إِن تَسْتَفْتِحُوا۟ فَقَدْ جَآءَكُمُ ٱلْفَتْحُ ۖ وَإِن تَنتَهُوا۟ فَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ ۖ وَإِن تَعُودُوا۟ نَعُدْ وَلَن تُغْنِىَ عَنكُمْ فِئَتُكُمْ شَيْـًٔا وَلَوْ كَثُرَتْ وَأَنَّ ٱللَّهَ مَعَ ٱلْمُؤْمِنِينَ Ey inkârcılar! Eğer fetih istiyorsanız işte size fetih geldi. Eğer peygambere karşı gelmekten vazgeçerseniz, bu sizin için daha hayırlı olur. Eğer dönerseniz biz de döneriz. Çok olsa bile topluluğunuz size hiç fayda vermez. Çünkü Allah mü’minlerle beraberdir. Enfal 20 Mealleri Karşılaştır Yâ eyyuhellezîne âmenû etîullâhe ve resûlehu ve lâ tevellev anhu ve entum tesmeûntesmeûne. يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ أَطِيعُوا۟ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَلَا تَوَلَّوْا۟ عَنْهُ وَأَنتُمْ تَسْمَعُونَ Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlüne itaat edin ve Kur’an’ı dinlediğiniz hâlde ondan yüz çevirmeyin. Enfal 21 Mealleri Karşılaştır Ve lâ tekûnû kellezîne kâlû semi’nâ ve hum lâ yesmeûnyesmeûne. وَلَا تَكُونُوا۟ كَٱلَّذِينَ قَالُوا۟ سَمِعْنَا وَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ İşitmedikleri hâlde, “işittik” diyenler gibi de olmayın. Enfal 22 Mealleri Karşılaştır İnne şerred devâbbi indallâhis summul bukmullezîne lâ ya’kılûnya’kılûne. ۞ إِنَّ شَرَّ ٱلدَّوَآبِّ عِندَ ٱللَّهِ ٱلصُّمُّ ٱلْبُكْمُ ٱلَّذِينَ لَا يَعْقِلُونَ Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan gerçeği görmeyen sağırlar, dilsizlerdir. Enfal 23 Mealleri Karşılaştır Ve lev alimallâhu fî him hayren le esmeahum, ve lev esmeahum le tevellev ve hum mu´ridûnemu´ridûn. وَلَوْ عَلِمَ ٱللَّهُ فِيهِمْ خَيْرًا لَّأَسْمَعَهُمْ ۖ وَلَوْ أَسْمَعَهُمْ لَتَوَلَّوا۟ وَّهُم مُّعْرِضُونَ Allah, onlarda bir hayır hakka yöneliş olduğunu bilseydi, elbette onlara işittirirdi. Onlara işittirseydi dahi mutlaka yine yüz çevirerek dönüp giderlerdi. Enfal 24 Mealleri Karşılaştır Yâ eyyuhellezîne âmenûstecîbû lillâhi ve lir resûli izâ deâkum limâ yuhyîkûm, va´lemû ennallâhe yehûlu beynel mer´i ve kalbihî ve ennehû ileyhi tuhşerûntuhşerûne. يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱسْتَجِيبُوا۟ لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ ۖ وَٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّ ٱللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ ٱلْمَرْءِ وَقَلْبِهِۦ وَأَنَّهُۥٓ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız. Enfal 25 Mealleri Karşılaştır Vettekû fitneten lâ tusîbennellezîne zalemû minkum hâssahhâssaten, va´lemû ennallâhe şedîdul ikâbikâbi. وَٱتَّقُوا۟ فِتْنَةً لَّا تُصِيبَنَّ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ مِنكُمْ خَآصَّةً ۖ وَٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّ ٱللَّهَ شَدِيدُ ٱلْعِقَابِ Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah, azabı çetin olandır. Enfal 26 Mealleri Karşılaştır Vezkurû iz entum kalîlun mustad´afûne fîl ardı tehâfûne en yetehattafekumun nâsu fe âvâkum ve eyyedekum bi nasrihî ve rezekakum minet tayyibâtî leallekum teşkurûnteşkurûne. وَٱذْكُرُوٓا۟ إِذْ أَنتُمْ قَلِيلٌ مُّسْتَضْعَفُونَ فِى ٱلْأَرْضِ تَخَافُونَ أَن يَتَخَطَّفَكُمُ ٱلنَّاسُ فَـَٔاوَىٰكُمْ وَأَيَّدَكُم بِنَصْرِهِۦ وَرَزَقَكُم مِّنَ ٱلطَّيِّبَٰتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ O vakti hatırlayın ki siz yeryüzünde güçsüz ve zayıf idiniz. İnsanların sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz. Derken Allah sizi barındırdı, yardımıyla destekledi ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı ki şükredesiniz. Enfal 27 Mealleri Karşılaştır Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tehûnûllâhe ver resûle ve tehûnû emânâtikum ve entum ta´lemûnta´lemûne. يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تَخُونُوا۟ ٱللَّهَ وَٱلرَّسُولَ وَتَخُونُوٓا۟ أَمَٰنَٰتِكُمْ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamber’e hainlik etmeyin. Bile bile kendi aranızdaki emanetlerinize de hainlik etmeyin. Enfal 28 Mealleri Karşılaştır Va´lemû ennemâ emvâlukum ve evlâdukum fitnetun ve ennallâhe indehû ecrun azîmazîmun. وَٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّمَآ أَمْوَٰلُكُمْ وَأَوْلَٰدُكُمْ فِتْنَةٌ وَأَنَّ ٱللَّهَ عِندَهُۥٓ أَجْرٌ عَظِيمٌ Bilin ki mallarınız ve çoluk çocuğunuz birer deneme aracıdır. Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır. Enfal 29 Mealleri Karşılaştır Yâ eyyuhellezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîmazîmi. يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِن تَتَّقُوا۟ ٱللَّهَ يَجْعَل لَّكُمْ فُرْقَانًا وَيُكَفِّرْ عَنكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ۗ وَٱللَّهُ ذُو ٱلْفَضْلِ ٱلْعَظِيمِ Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız; O, size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah, büyük lütuf sahibidir. Enfal 30 Mealleri Karşılaştır Ve iz yemkuru bikellezîne keferû li yusbitûke ev yaktulûke ev yuhricûkyuhricûke ve yemkurûne ve yemkurullâhyemkurullâhu, vallâhu hayrul mâkirînmâkirîne. وَإِذْ يَمْكُرُ بِكَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لِيُثْبِتُوكَ أَوْ يَقْتُلُوكَ أَوْ يُخْرِجُوكَ ۚ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ ٱللَّهُ ۖ وَٱللَّهُ خَيْرُ ٱلْمَٰكِرِينَ Hani kâfirler seni tutuklamak veya öldürmek, ya da Mekke’den çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır. Enfal 31 Mealleri Karşılaştır Ve iza tutlâ aleyhim âyâtunâ kâlû kad semi´nâ lev neşâu le kulnâ misle hâzâ in hâzâ illâ esâtîrul evvelînevvelîne. وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتُنَا قَالُوا۟ قَدْ سَمِعْنَا لَوْ نَشَآءُ لَقُلْنَا مِثْلَ هَٰذَآ ۙ إِنْ هَٰذَآ إِلَّآ أَسَٰطِيرُ ٱلْأَوَّلِينَ Onlara karşı âyetlerimiz okunduğu zaman, “Duyduk, istesek biz de bunun benzerini elbette söyleriz. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir” dediler. Enfal 32 Mealleri Karşılaştır Ve iz kâlûllâhumme in kâne hâzâ huvel hakka min indike fe emtir aleynâ hıcâreten mines semâi evi´tinâ bi azâbin elîmelîmin. وَإِذْ قَالُوا۟ ٱللَّهُمَّ إِن كَانَ هَٰذَا هُوَ ٱلْحَقَّ مِنْ عِندِكَ فَأَمْطِرْ عَلَيْنَا حِجَارَةً مِّنَ ٱلسَّمَآءِ أَوِ ٱئْتِنَا بِعَذَابٍ أَلِيمٍ Hani onlar, “Ey Allah’ım, eğer şu Kur’an senin katından inmiş hak kitap ise hemen üzerimize gökten taş yağdır veya bize elem dolu bir azap getir” demişlerdi. Enfal 33 Mealleri Karşılaştır Ve mâ kânallâhu li yuazzibehum ve ente fîhim, ve mâ kânallâhu muazzibehum ve hum yestagfirûnyestagfirûne. وَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنتَ فِيهِمْ ۚ وَمَا كَانَ ٱللَّهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ Oysa sen onların içinde iken, Allah onlara azap edecek değildi. Bağışlanma dilerlerken de Allah onlara azap edecek değildir. Enfal 34 Mealleri Karşılaştır Ve mâ lehum ellâ yuazzibehumullâhu ve hum yasuddûne anil mescidil harâmi ve mâ kânû evliyâehu, in evliyâuhû illel muttekûne ve lâkinne ekserehum lâ ya´lemûnya´lemûne. وَمَا لَهُمْ أَلَّا يُعَذِّبَهُمُ ٱللَّهُ وَهُمْ يَصُدُّونَ عَنِ ٱلْمَسْجِدِ ٱلْحَرَامِ وَمَا كَانُوٓا۟ أَوْلِيَآءَهُۥٓ ۚ إِنْ أَوْلِيَآؤُهُۥٓ إِلَّا ٱلْمُتَّقُونَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ Onlar Mescid-i Haram’dan mü’minleri alıkoyarken ve oranın bakımına ehil de değillerken, Allah onlara ne diye azap etmesin? Oranın bakımına ehil olanlar ancak Allah’a karşı gelmekten sakınanlardır. Fakat onların çoğu bilmez. Enfal 35 Mealleri Karşılaştır Ve mâ kâne salâtuhum indel beyti illâ mukâen ve tasdiyehtasdiyeten, fe zûkûl azâbe bimâ kuntum tekfurûntekfurûne. وَمَا كَانَ صَلَاتُهُمْ عِندَ ٱلْبَيْتِ إِلَّا مُكَآءً وَتَصْدِيَةً ۚ فَذُوقُوا۟ ٱلْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ Onların, Kâ’be’nin yanında duaları ıslık çalıp el çırpmaktan ibarettir. Öyle ise ey müşrikler inkâr etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı. Enfal 36 Mealleri Karşılaştır İnnellezîne keferû yunfikûne emvâlehum li yesuddû an sebîlillâhsebîlillâhi, fe seyunfikûnehâ summe tekûnu aleyhim hasreten summe yuglebûnyuglebûne, vellezîne keferû ilâ cehenneme yuhşerûnyuhşerûne. إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ يُنفِقُونَ أَمْوَٰلَهُمْ لِيَصُدُّوا۟ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ ۚ فَسَيُنفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَ ۗ وَٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ إِلَىٰ جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَ Şüphe yok ki, inkâr edenler mallarını insanları Allah yolundan alıkoymak için harcarlar ve harcayacaklardır. Sonra bu mallar onlara bir iç acısı olacak, sonra da yenilgiye uğrayacaklardır. İnkâr edenler toplanıp cehenneme sürüleceklerdir. Enfal 37 Mealleri Karşılaştır Li yemîzallâhul habîse minet tayyibi ve yec´alel habîse ba´dahu alâ ba´dın fe yerkumehu cemîan fe yec´alehu fî cehennemcehenneme, ulâike humul hâsirûnhâsirûne. لِيَمِيزَ ٱللَّهُ ٱلْخَبِيثَ مِنَ ٱلطَّيِّبِ وَيَجْعَلَ ٱلْخَبِيثَ بَعْضَهُۥ عَلَىٰ بَعْضٍ فَيَرْكُمَهُۥ جَمِيعًا فَيَجْعَلَهُۥ فِى جَهَنَّمَ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْخَٰسِرُونَ Allah, pis olanı temizden ayırmak, pis olanların hepsini birbiri üstüne koyup yığarak cehenneme koymak için böyle yapar. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. Enfal 38 Mealleri Karşılaştır Kul lillezîne keferû in yentehû yugfer lehum mâ kad selefselefe, ve in yeûdû fe kad madat sunnetul evvelînevvelîne. قُل لِّلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ إِن يَنتَهُوا۟ يُغْفَرْ لَهُم مَّا قَدْ سَلَفَ وَإِن يَعُودُوا۟ فَقَدْ مَضَتْ سُنَّتُ ٱلْأَوَّلِينَ Ey Muhammed! İnkâr edenlere söyle Eğer iman edip, düşmanlık ve savaştan vazgeçerlerse, geçmiş günahları bağışlanır. Eğer düşmanlık ve savaşa dönerlerse, öncekilere uygulanan ilâhî kanun devam etmiş olacaktır. Enfal 39 Mealleri Karşılaştır Ve kâtilûhum hattâ lâ tekûne fitnetun ve yekûned dînu kulluhu lillâhi, fe inintehev fe innallâhe bimâ ya´melûne basîrbasîrun. وَقَٰتِلُوهُمْ حَتَّىٰ لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ ٱلدِّينُ كُلُّهُۥ لِلَّهِ ۚ فَإِنِ ٱنتَهَوْا۟ فَإِنَّ ٱللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَصِيرٌ Baskı ve şiddet kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer küfürden vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını hakkıyla görendir. Enfal 40 Mealleri Karşılaştır Ve in tevellev fa´lemû ennallâhe mevlâkum, ni´mel mevlâ ve ni´men nasîrnasîru. وَإِن تَوَلَّوْا۟ فَٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّ ٱللَّهَ مَوْلَىٰكُمْ ۚ نِعْمَ ٱلْمَوْلَىٰ وَنِعْمَ ٱلنَّصِيرُ Eğer yüz çevirirlerse bilin ki Allah sizin dostunuzdur. O, ne güzel dosttur; O, ne güzel yardımcıdır! Enfal 41 Mealleri Karşılaştır Va´lemû ennemâ ganimtum min şey´in fe enne lillâhi humusehu ve lir resûli ve li zîl kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîni vebnis sebîli in kuntum âmentum billâhi ve mâ enzelnâ alâ abdinâ yevmel furkâni yevmettekal cem´âncem´âni, vallâhu alâ kulli şey´in kadîrkadîrun. ۞ وَٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّمَا غَنِمْتُم مِّن شَىْءٍ فَأَنَّ لِلَّهِ خُمُسَهُۥ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِى ٱلْقُرْبَىٰ وَٱلْيَتَٰمَىٰ وَٱلْمَسَٰكِينِ وَٱبْنِ ٱلسَّبِيلِ إِن كُنتُمْ ءَامَنتُم بِٱللَّهِ وَمَآ أَنزَلْنَا عَلَىٰ عَبْدِنَا يَوْمَ ٱلْفُرْقَانِ يَوْمَ ٱلْتَقَى ٱلْجَمْعَانِ ۗ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah’a, Peygamber’e, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Eğer Allah’a; hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, yani iki ordunun Bedir’de karşılaştığı gün kulumuza indirdiklerimize inandıysanız bunu böyle bilin. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. Enfal 42 Mealleri Karşılaştır İz entum bil udvetid dunyâ ve hum bil udvetil kusvâ verrekbu esfele minkum, ve lev tevâadtum lahteleftum fîl mîâdi ve lâkin li yakdiyallâhu emren kâne mef´ûlen li yehlike men heleke an beyyinetin ve yahyâ men hayye an beyyinehbeyyinetin, ve innallâhe le semî´un alîmalîmun. إِذْ أَنتُم بِٱلْعُدْوَةِ ٱلدُّنْيَا وَهُم بِٱلْعُدْوَةِ ٱلْقُصْوَىٰ وَٱلرَّكْبُ أَسْفَلَ مِنكُمْ ۚ وَلَوْ تَوَاعَدتُّمْ لَٱخْتَلَفْتُمْ فِى ٱلْمِيعَٰدِ ۙ وَلَٰكِن لِّيَقْضِىَ ٱللَّهُ أَمْرًا كَانَ مَفْعُولًا لِّيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَنۢ بَيِّنَةٍ وَيَحْيَىٰ مَنْ حَىَّ عَنۢ بَيِّنَةٍ ۗ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَسَمِيعٌ عَلِيمٌ Hani siz vadinin Medine’ye yakın tarafında; onlar uzak tarafında, kervansa sizin aşağınızdaydı. Onlar sayıca sizden öylesine fazla idi ki, şâyet buluşmak üzere sözleşmiş olsaydınız durumu fark edince sözleşmenizde ayrılığa düşerdiniz savaşa yanaşmazdınız. Fakat Allah, olacak bir işi mü’minlerin zaferini gerçekleştirmek için böyle yaptı ki, ölen açık bir delille ölsün, yaşayan da açık bir delille yaşasın. Şüphesiz Allah, elbette hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Enfal 43 Mealleri Karşılaştır İz yurîkehumullâhu fî menâmike kalîlen, ve lev erâkehum kesîren le feşiltum ve le tenâza´tum fîl emri ve lâkinnallâhe sellemselleme, innehu alîmun bi zâtis sudûrsudûri. إِذْ يُرِيكَهُمُ ٱللَّهُ فِى مَنَامِكَ قَلِيلًا ۖ وَلَوْ أَرَىٰكَهُمْ كَثِيرًا لَّفَشِلْتُمْ وَلَتَنَٰزَعْتُمْ فِى ٱلْأَمْرِ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ سَلَّمَ ۗ إِنَّهُۥ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ Hani Allah sana onları uykunda az gösteriyordu. Eğer sana onları çok gösterseydi elbette gevşerdiniz ve o iş hakkında birbirinizle çekişirdiniz. Fakat Allah sizi bunlardan kurtardı. Çünkü O, göğüslerin özünü kalplerde olanı hakkıyla bilendir. Enfal 44 Mealleri Karşılaştır Ve iz yurîkumûhum iziltekaytum fî a´yunikum kalîlen ve yukallilukum fî a´yunihim li yakdıyallâhu emren kâne mef´ûlâmef´ûlen, ve ilallâhi turceul umûrumûru. وَإِذْ يُرِيكُمُوهُمْ إِذِ ٱلْتَقَيْتُمْ فِىٓ أَعْيُنِكُمْ قَلِيلًا وَيُقَلِّلُكُمْ فِىٓ أَعْيُنِهِمْ لِيَقْضِىَ ٱللَّهُ أَمْرًا كَانَ مَفْعُولًا ۗ وَإِلَى ٱللَّهِ تُرْجَعُ ٱلْأُمُورُ Hani karşılaştığınız zaman onları gözlerinize az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu ki Allah, olacak bir işi gerçekleştirsin. Bütün işler Allah’a döndürülür. Enfal 45 Mealleri Karşılaştır Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ lekîtum fieten fesbutû vezkurullâhe kesîren leallekum tuflihûntuflihûne. يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِذَا لَقِيتُمْ فِئَةً فَٱثْبُتُوا۟ وَٱذْكُرُوا۟ ٱللَّهَ كَثِيرًا لَّعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ Ey iman edenler! Savaş için bir toplulukla karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah’ı çok anın ki kurtuluşa eresiniz. Enfal 46 Mealleri Karşılaştır Ve etîullâhe ve resûlehu ve lâ tenâzeû fe tefşelû ve tezhebe rîhukum vasbirû, innallâhe meas sâbirînsâbirîne. وَأَطِيعُوا۟ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَلَا تَنَٰزَعُوا۟ فَتَفْشَلُوا۟ وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ ۖ وَٱصْبِرُوٓا۟ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ مَعَ ٱلصَّٰبِرِينَ Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. Enfal 47 Mealleri Karşılaştır Ve lâ tekûnû kellezîne harecû min diyârihim bataran ve riâen nâsi ve yasuddûne an sebîlillâhsebîlillâhi, vallâhu bimâ ya´melûne muhîtmuhîtun. وَلَا تَكُونُوا۟ كَٱلَّذِينَ خَرَجُوا۟ مِن دِيَٰرِهِم بَطَرًا وَرِئَآءَ ٱلنَّاسِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ ۚ وَٱللَّهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ Şımarıp böbürlenmek, insanlara gösteriş yapmak ve halkı Allah yolundan alıkoymak için yurtlarından çıkanlar Mekke müşrikleri gibi olmayın. Allah, onların yaptıklarını kuşatıcıdır. Enfal 48 Mealleri Karşılaştır Ve iz zeyyene lehumuş şeytânu a´mâlehum ve kâle lâ gâlibe lekumul yevme minen nâsi ve innî cârun lekum, fe lemmâ terâetil fietâni nekesa alâ akıbeyhi ve kâle innî berîun minkum innî erâ mâ lâ terevne innî ehâfullâhehâfullâhe, vallâhu şedîdul ıkâbıkâbi. وَإِذْ زَيَّنَ لَهُمُ ٱلشَّيْطَٰنُ أَعْمَٰلَهُمْ وَقَالَ لَا غَالِبَ لَكُمُ ٱلْيَوْمَ مِنَ ٱلنَّاسِ وَإِنِّى جَارٌ لَّكُمْ ۖ فَلَمَّا تَرَآءَتِ ٱلْفِئَتَانِ نَكَصَ عَلَىٰ عَقِبَيْهِ وَقَالَ إِنِّى بَرِىٓءٌ مِّنكُمْ إِنِّىٓ أَرَىٰ مَا لَا تَرَوْنَ إِنِّىٓ أَخَافُ ٱللَّهَ ۚ وَٱللَّهُ شَدِيدُ ٱلْعِقَابِ Hani şeytan onlara yaptıklarını süslemiş ve, “Bu gün artık insanlardan size galip gelecek kimse yok, mutlaka ben de size yardımcıyım.” demişti. Fakat iki taraf savaş alanında yüz yüze gelince şeytan, gerisingeriye dönüp, “Ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediğiniz şeyler melekler görüyorum. Ben Allah’tan korkarım. Allah, cezası çetin olandır” demişti. Enfal 49 Mealleri Karşılaştır İz yekûlul munâfikûne vellezîne fî kulûbihim maradun garrehâulâi dînuhum, ve men yetevekkel alallâhi fe innallâhe azîzun hakîmhakîmun. إِذْ يَقُولُ ٱلْمُنَٰفِقُونَ وَٱلَّذِينَ فِى قُلُوبِهِم مَّرَضٌ غَرَّ هَٰٓؤُلَآءِ دِينُهُمْ ۗ وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى ٱللَّهِ فَإِنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunan kimseler, “Bunları dinleri aldatmış” diyorlardı. Hâlbuki kim Allah’a tevekkül ederse, hiç şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Enfal 50 Mealleri Karşılaştır Ve lev terâ iz yeteveffellezîne keferûl melâiketu yadrıbûne vucûhehum ve edbârehum, ve zûkû azâbel harîkharîkı. وَلَوْ تَرَىٰٓ إِذْ يَتَوَفَّى ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ۙ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَأَدْبَٰرَهُمْ وَذُوقُوا۟ عَذَابَ ٱلْحَرِيقِ Melekler, kâfirlerin yüzlerine ve artlarına vura vura ve “haydi tadın yangın azabını” diyerek canlarını alırken bir görseydin. Enfal 51 Mealleri Karşılaştır Zâlike bimâ kaddemet eydîkum ve ennallâhe leyse bi zallâmin lil abîdabîdi. ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ ٱللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّٰمٍ لِّلْعَبِيدِ Ey kâfirler! Bu, sizin ellerinizin önceden yaptığının karşılığıdır. Yoksa, Allah kullarına zulmedici değildir. Enfal 52 Mealleri Karşılaştır Ke de´bi âli fir´avne vellezîne min kablihim, keferû bi âyâtillâhi fe ehazehumullâhu bi zunûbihim, innallâhe kaviyyun şedîdul ıkâbıkâbi. كَدَأْبِ ءَالِ فِرْعَوْنَ ۙ وَٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ كَفَرُوا۟ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ فَأَخَذَهُمُ ٱللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ قَوِىٌّ شَدِيدُ ٱلْعِقَابِ Bunların durumu tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini inkâr etmişler, Allah da kendilerini günahları sebebiyle hemen yakalamıştı. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, azabı çetin olandır. Enfal 53 Mealleri Karşılaştır Zâlike biennallâhe lem yeku mugayyiren ni´meten en´amehâ alâ kavmin hattâ yugayyirû mâ bi enfusihim ve ennallâhe semîun alîmalîmun. ذَٰلِكَ بِأَنَّ ٱللَّهَ لَمْ يَكُ مُغَيِّرًا نِّعْمَةً أَنْعَمَهَا عَلَىٰ قَوْمٍ حَتَّىٰ يُغَيِّرُوا۟ مَا بِأَنفُسِهِمْ ۙ وَأَنَّ ٱللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ Bunun sebebi şudur Bir toplum kendilerinde bulunan iyi davranışları değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez ve şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Enfal 54 Mealleri Karşılaştır Ke de´bi âli fir´avne vellezîne min kablihim, kezzebû biâyâti rabbihim, fe ehleknâhum bi zunûbihim ve agraknâ âle fîr´avnfîr´avne, ve kullun kânû zâlimînzâlimîne. كَدَأْبِ ءَالِ فِرْعَوْنَ ۙ وَٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِمْ فَأَهْلَكْنَٰهُم بِذُنُوبِهِمْ وَأَغْرَقْنَآ ءَالَ فِرْعَوْنَ ۚ وَكُلٌّ كَانُوا۟ ظَٰلِمِينَ Bunların durumu, tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumu gibidir. Onlar Rablerinin âyetlerini yalanlamışlar, biz de onları günahları sebebiyle helâk etmiştik ve Firavun ailesini de suda boğmuştuk. Hepsi de zalim kimselerdi. Enfal 55 Mealleri Karşılaştır İnne şerred devâbbi indallâhillezîne keferû fe hum lâ yu´minûnyu´minûne. إِنَّ شَرَّ ٱلدَّوَآبِّ عِندَ ٱللَّهِ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ Şüphesiz Allah katında, yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüsü, inkâr edenlerdir. Artık onlar iman etmezler. Enfal 56 Mealleri Karşılaştır Ellezîne âhedte minhum summe yenkudûne ahdehum fî kulli merretin ve hum lâ yettekûnyettekûne. ٱلَّذِينَ عَٰهَدتَّ مِنْهُمْ ثُمَّ يَنقُضُونَ عَهْدَهُمْ فِى كُلِّ مَرَّةٍ وَهُمْ لَا يَتَّقُونَ Onlar, kendileriyle antlaşma yaptığın, sonra da her defasında antlaşmalarını hiç çekinmeden bozan kimselerdir. Enfal 57 Mealleri Karşılaştır Fe immâ teskafennehum fîl harbi feşerrid bihim men halfehum leallehum yezzekkerûnyezzekkerûne. فَإِمَّا تَثْقَفَنَّهُمْ فِى ٱلْحَرْبِ فَشَرِّدْ بِهِم مَّنْ خَلْفَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ Eğer onları savaşta yakalarsan, bunlara vereceğin ceza ile arkalarındakileri de dağıt ki ibret alsınlar. Enfal 58 Mealleri Karşılaştır Ve immâ tehâfenne min kavmin hiyâneten fenbiz ileyhim alâ sevâin, innallâhe lâ yuhıbbul hâinînhâinîne. وَإِمَّا تَخَافَنَّ مِن قَوْمٍ خِيَانَةً فَٱنۢبِذْ إِلَيْهِمْ عَلَىٰ سَوَآءٍ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُحِبُّ ٱلْخَآئِنِينَ Antlaşma yaptığın bir kavmin hainlik etmesinden korkarsan, sen de antlaşmayı bozduğunu aynı şekilde onlara bildir. Çünkü Allah, hainleri sevmez. Enfal 59 Mealleri Karşılaştır Ve lâ yahsebennellezîne keferû sebekû, innehum lâ yu´cizûnyu´cizûne. وَلَا يَحْسَبَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ سَبَقُوٓا۟ ۚ إِنَّهُمْ لَا يُعْجِزُونَ İnkâr edenler, asla yakayı kurtardıklarını zannetmesinler. Çünkü onlar sizi âciz bırakamazlar. Enfal 60 Mealleri Karşılaştır Ve eıddû lehum mesteta´tum min kuvvetin ve min rıbâtil hayli turhibûne bihî aduvvallâhi ve aduvvekum ve âharîne min dûnihim, lâ ta´lemûnehum, allâhu ya´lemuhum, ve mâ tunfikû min şey´in fî sebîlillâhi yuveffe ileykum ve entum lâ tuzlemûntuzlemûne. وَأَعِدُّوا۟ لَهُم مَّا ٱسْتَطَعْتُم مِّن قُوَّةٍ وَمِن رِّبَاطِ ٱلْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِهِۦ عَدُوَّ ٱللَّهِ وَعَدُوَّكُمْ وَءَاخَرِينَ مِن دُونِهِمْ لَا تَعْلَمُونَهُمُ ٱللَّهُ يَعْلَمُهُمْ ۚ وَمَا تُنفِقُوا۟ مِن شَىْءٍ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لَا تُظْلَمُونَ Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız karşılığı size tam olarak ödenir. Size zulmedilmez. Enfal 61 Mealleri Karşılaştır Ve in cenehû lis selmi fecnah lehâ ve tevekkel alallâhalallâhi, innehu huves semîul alîmalîmu. ۞ وَإِن جَنَحُوا۟ لِلسَّلْمِ فَٱجْنَحْ لَهَا وَتَوَكَّلْ عَلَى ٱللَّهِ ۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de ona yanaş ve Allah’a tevekkül et. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Enfal 62 Mealleri Karşılaştır Ve in yurîdû en yahdeûke feinne hasbekallâhhasbekallâhu, huvellezî eyyedeke bi nasrihî ve bilmu´minînmu´minîne. وَإِن يُرِيدُوٓا۟ أَن يَخْدَعُوكَ فَإِنَّ حَسْبَكَ ٱللَّهُ ۚ هُوَ ٱلَّذِىٓ أَيَّدَكَ بِنَصْرِهِۦ وَبِٱلْمُؤْمِنِينَ 62-63 Eğer seni aldatmak isterlerse bilmiş ol ki sana yetecek Allah’tır. O, seni bizzat kendi yardımıyla ve mü’minlerle destekleyen ve onların kalplerini uzlaştırandır. Şayet yeryüzündeki şeyleri tümüyle harcasaydın, sen onların kalplerini uzlaştıramazdın. Fakat, Allah onların arasını uzlaştırdı. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Enfal 63 Mealleri Karşılaştır Ve ellefe beyne kulûbihim, lev enfakte mâ fîl ardı cemîan mâ ellefte beyne kulûbihim ve lâkinnallâhe ellefe beynehum, innehu azîzun hakîmhakîmun. وَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ ۚ لَوْ أَنفَقْتَ مَا فِى ٱلْأَرْضِ جَمِيعًا مَّآ أَلَّفْتَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ أَلَّفَ بَيْنَهُمْ ۚ إِنَّهُۥ عَزِيزٌ حَكِيمٌ 62-63 Eğer seni aldatmak isterlerse bilmiş ol ki sana yetecek Allah’tır. O, seni bizzat kendi yardımıyla ve mü’minlerle destekleyen ve onların kalplerini uzlaştırandır. Şayet yeryüzündeki şeyleri tümüyle harcasaydın, sen onların kalplerini uzlaştıramazdın. Fakat, Allah onların arasını uzlaştırdı. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Enfal 64 Mealleri Karşılaştır Yâ eyyuhennebiyyu hasbukallâhu ve menittebeake minel mu´minînmu´minîne. يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِىُّ حَسْبُكَ ٱللَّهُ وَمَنِ ٱتَّبَعَكَ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ Ey Peygamber! Sana ve sana tabi olan mü’minlere Allah yeter. Enfal 65 Mealleri Karşılaştır Yâ eyyuhen nebiyyu harridıl mu´minîne alel kıtâlkıtâli, in yekun minkum işrûne sâbirûne yaglibû mieteynmieteyni, ve in yekûn minkum mietun yaglibû elfen minellezîne keferû bi ennehum kavmun lâ yefkahûnyefkahûne. يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِىُّ حَرِّضِ ٱلْمُؤْمِنِينَ عَلَى ٱلْقِتَالِ ۚ إِن يَكُن مِّنكُمْ عِشْرُونَ صَٰبِرُونَ يَغْلِبُوا۟ مِا۟ئَتَيْنِ ۚ وَإِن يَكُن مِّنكُم مِّا۟ئَةٌ يَغْلِبُوٓا۟ أَلْفًا مِّنَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَّا يَفْقَهُونَ Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa teşvik et. Eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde sabırlı yüz kişi bulunursa, inkâr edenlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir kavimdir. Enfal 66 Mealleri Karşılaştır El´âne haffefallâhu ankum ve alime enne fîkum da´fâda´fen, fe in yekun minkum mietun sâbiretun yaglibû mieteynmieteyni, ve in yekun minkum elfun yaglibû elfeyni bi iznillâhiznillâhi, vallâhu meas sâbirînsâbirîne. ٱلْـَٰٔنَ خَفَّفَ ٱللَّهُ عَنكُمْ وَعَلِمَ أَنَّ فِيكُمْ ضَعْفًا ۚ فَإِن يَكُن مِّنكُم مِّا۟ئَةٌ صَابِرَةٌ يَغْلِبُوا۟ مِا۟ئَتَيْنِ ۚ وَإِن يَكُن مِّنكُمْ أَلْفٌ يَغْلِبُوٓا۟ أَلْفَيْنِ بِإِذْنِ ٱللَّهِ ۗ وَٱللَّهُ مَعَ ٱلصَّٰبِرِينَ Şimdi ise, Allah yükünüzü hafifletti ve sizde muhakkak bir zaaf olduğunu bildi. Eğer içinizde sabırlı yüz kişi olursa iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde sabırlı bin kişi olursa, Allah’ın izniyle iki bin kişiye galip gelirler. Allah, sabredenlerle beraberdir. Enfal 67 Mealleri Karşılaştır Mâ kâne li nebiyyin en yekûne lehû esrâ hattâ yushıne fîl ardardı, turîdûne aradad dunyâ, vallâhu yurîdul ahırehahırete, vallâhu azîzun hakîmhakîmun. مَا كَانَ لِنَبِىٍّ أَن يَكُونَ لَهُۥٓ أَسْرَىٰ حَتَّىٰ يُثْخِنَ فِى ٱلْأَرْضِ ۚ تُرِيدُونَ عَرَضَ ٱلدُّنْيَا وَٱللَّهُ يُرِيدُ ٱلْءَاخِرَةَ ۗ وَٱللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ Yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip hâkim duruma gelmedikçe, hiçbir peygambere esir almak yakışmaz. Siz geçici dünya menfaatini istiyorsunuz, hâlbuki Allah ahireti kazanmanızı istiyor. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Enfal 68 Mealleri Karşılaştır Lev lâ kitâbun minallâhi sebeka le messekum fîmâ ehaztum azâbun azîmazîmun. لَّوْلَا كِتَٰبٌ مِّنَ ٱللَّهِ سَبَقَ لَمَسَّكُمْ فِيمَآ أَخَذْتُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ Eğer Allah’ın daha önce verilmiş bir hükmü olmasaydı, aldığınız şey fidyeden dolayı size büyük bir azap dokunurdu. Enfal 69 Mealleri Karşılaştır Fe kulû mimmâ ganimtum halâlen tayyiben vettekullâhvettekullâhe, innallâhe gafûrun rahîmrahîmun. فَكُلُوا۟ مِمَّا غَنِمْتُمْ حَلَٰلًا طَيِّبًا ۚ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve temiz olarak yiyin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Enfal 70 Mealleri Karşılaştır Yâ eyyuhen nebiyyu kul li men fî eydîkum minel esrâ in ya´lemillâhu fî kulûbikum hayren yu´tikum hayren mimmâ uhıze minkum ve yagfirlekum, vallâhu gafûrun rahîmrahîmun. يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِىُّ قُل لِّمَن فِىٓ أَيْدِيكُم مِّنَ ٱلْأَسْرَىٰٓ إِن يَعْلَمِ ٱللَّهُ فِى قُلُوبِكُمْ خَيْرًا يُؤْتِكُمْ خَيْرًا مِّمَّآ أُخِذَ مِنكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ۗ وَٱللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere söyle Eğer Allah, kalplerinizde iman, ihlâs, iyi niyet gibi bir hayır olduğunu bilirse, sizden alınan fidyeden daha hayırlısını size verir ve sizi bağışlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Enfal 71 Mealleri Karşılaştır Ve in yurîdû hıyâneteke fe kad hânullâhe min kablu fe emkene minhum, vallâhu alîmun hakîmhakîmun. وَإِن يُرِيدُوا۟ خِيَانَتَكَ فَقَدْ خَانُوا۟ ٱللَّهَ مِن قَبْلُ فَأَمْكَنَ مِنْهُمْ ۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ Eğer sana hainlik etmek isterlerse, bil ki onlar daha önce Allah’a da hainlik etmişlerdi de Allah onlara karşı sana imkân vermişti. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Enfal 72 Mealleri Karşılaştır İnnellezîne âmenû ve hâcerû ve câhedû bi emvâlihim ve enfusihim fî sebîlillâhi vellezîne âvev ve nasarû ulâike ba´duhum evliyâu ba´dba´dın, vellezîne âmenû ve lem yuhâcirû mâ lekum min velâyetihim min şey´in hattâ yuhâcirû, ve inistensarûkum fîd dîni fe aleykumun nasru illâ alâ kavmin beynekum ve beynehum mîsâkmîsâkun, vallâhu bimâ ta´melûne basîrbasîrun. إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَهَاجَرُوا۟ وَجَٰهَدُوا۟ بِأَمْوَٰلِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ وَٱلَّذِينَ ءَاوَوا۟ وَّنَصَرُوٓا۟ أُو۟لَٰٓئِكَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَآءُ بَعْضٍ ۚ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَلَمْ يُهَاجِرُوا۟ مَا لَكُم مِّن وَلَٰيَتِهِم مِّن شَىْءٍ حَتَّىٰ يُهَاجِرُوا۟ ۚ وَإِنِ ٱسْتَنصَرُوكُمْ فِى ٱلدِّينِ فَعَلَيْكُمُ ٱلنَّصْرُ إِلَّا عَلَىٰ قَوْمٍۭ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُم مِّيثَٰقٌ ۗ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir. İman edip hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar, onların velayetleri size ait değildir. Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavme karşı olmadıkça, yardım etmek üzerinize borçtur. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. Enfal 73 Mealleri Karşılaştır Vellezîne keferû ba´duhum evliyâu ba´dba´dın, illâ tef´alûhu tekun fitnetun fîl ardı ve fesâdun kebîrkebîrun. وَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَآءُ بَعْضٍ ۚ إِلَّا تَفْعَلُوهُ تَكُن فِتْنَةٌ فِى ٱلْأَرْضِ وَفَسَادٌ كَبِيرٌ İnkâr edenler de birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunların gereğini yapmazsanız, yeryüzünde bir karışıklık ve büyük bir bozulma olur. Enfal 74 Mealleri Karşılaştır Vellezîne âmenû ve hâcerû ve câhedû fî sebîlillâhi vellezîne âvev ve nasarû ulâike humul mu´minûne hakkâhakkân, lehum magfiretun ve rizkun kerîmkerîmun. وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَهَاجَرُوا۟ وَجَٰهَدُوا۟ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ وَٱلَّذِينَ ءَاوَوا۟ وَّنَصَرُوٓا۟ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُؤْمِنُونَ حَقًّا ۚ لَّهُم مَّغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihad edenler ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler var ya; işte onlar gerçek mü’minlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır. Enfal 75 Mealleri Karşılaştır Vellezîne âmenû min ba´du ve hâcerû ve câhedû meakum fe ulâike minkum, ve ûlûl erhâmi ba´duhum evlâ biba´dın fî kitâbillâhkitâbillâhi, innallâhe bi kulli şey´in alîmalîmun. وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مِنۢ بَعْدُ وَهَاجَرُوا۟ وَجَٰهَدُوا۟ مَعَكُمْ فَأُو۟لَٰٓئِكَ مِنكُمْ ۚ وَأُو۟لُوا۟ ٱلْأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَىٰ بِبَعْضٍ فِى كِتَٰبِ ٱللَّهِ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌۢ Daha sonra iman edip hicret eden ve sizinle birlikte cihad edenlere gelince, işte onlar da sizdendir. Allah’ın kitabınca, kan akrabaları birbirlerine varis olmaya daha lâyıktırlar. Şüphesiz Allah hakkıyla hakkıyla bilendir.
Medine döneminde hicretin ikinci yılında Bedir savaşından sonra inmiştir. 75 âyettir. Sûre, adını ilk ayetteki “el-Enfâl” kelimesinden almıştır. “Enfâl”, savaş ganimetleri demektir. Sûrede başlıca, savaş, özellikle Bedir savaşı sonrası elde edilen ganimetlerle, bunların kimlere ve nasıl pay edileceği konu edilmektedir. Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla 1. Sana savaş ganimetlerini soruyorlar. De ki Ganimetler Allah ve Peygamber’e aittir. O halde siz gerçek müminler iseniz Allah’tan korkun, aranızı düzeltin, Allah ve Resûlüne itaat edin. 2. Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah’ın âyetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir. 3. Onlar namazlarını dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir. 4. İşte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için Rableri katında nice dereceler, bağışlanma ve tükenmez bir rızık vardır. 5. Onların bu hali, müminlerden bir gurup kesinlikle istemediği halde, Rabbinin seni evinden hak uğruna çıkardığı zamanki halleri gibidir. 6. Hak ortaya çıktıktan sonra sanki gözleri göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi cihad hususunda seninle tartışıyorlardı. 7. Hatırlayın ki, Allah size, iki taifeden kervan veya Kureyş ordusundan birinin sizin olduğunu vadediyordu; siz de kuvvetsiz olanın kervanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle hakkı gerçekleştirmek ve Kureyş ordusunu yok ederek kâfirlerin ardını kesmek istiyordu. 8. Bunlar, günahkârlar istemese de hakkı gerçekleştirmek ve bâtılı ortadan kaldırmak içindi. 9. Hatırlayın ki, siz Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da, ben peşpeşe gelen bin melek ile size yardım edeceğim, diyerek duanızı kabul buyurdu. 10. Allah bunu meleklerle yardımı sadece müjde olsun ve onunla kalbiniz yatışsın diye yapmıştı. Zaten yardım yalnız Allah tarafındandır. Çünkü Allah mutlak galiptir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir. 11. O zaman katından bir güven olmak üzere sizi hafif bir uykuya daldırıyordu; sizi temizlemek, şeytanın pisliğini verdiği vesveseyi sizden gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak ve savaşta sebat ettirmek için üzerinize gökten bir su yağmur indiriyordu. 12. Hani Rabbin meleklere “Muhakkak ben sizinle beraberim; haydi iman edenlere destek olun; Ben kâfirlerin yüreğine korku salacağım; vurun boyunlarına! Vurun onların bütün parmaklarına! diye vahyediyordu. 13. Bu söylenenler, onların Allah’a ve Resûlüne karşı gelmelerinden ötürüdür. Kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, bilsin ki Allah, azabı şiddetli olandır. 14. İşte bu yenilgi size Allah’ın azabı! Şimdilik onu tadın! Kâfirlere bir de cehennem ateşinin azabı vardır. 15. Ey müminler! Toplu halde kâfirlerle karşılaştığınız zaman onlara arkanızı dönmeyin. Korkup kaçmayın. 16. Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilme veya diğer bölüğe ulaşıp mevzi tutma durumu dışında, kim öyle bir günde onlara arka çevirirse muhakkak ki o, Allah’ın gazabını hak etmiş olarak döner. Onun yeri de cehennemdir. Orası, varılacak ne kötü yerdir! 17. Savaşta onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları; attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı onu. Ve bunu, müminleri güzel bir imtihanla denemek için yaptı. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir. 18. Bu böyledir. Şüphesiz Allah, kâfirlerin tuzağını bozar. 19. Ey kâfirler! Eğer siz fetih istiyorsanız, işte size fetih geldi! Yenelim derken yenildiniz. Ve eğer inkardan vazgeçerseniz bu sizin için daha iyidir. Yine Peygamber’e düşmanlığa dönerseniz, biz de ona yardıma döneriz. Topluluğunuz çok bile olsa, sizden hiçbir şeyi savamaz. Çünkü Allah müminlerle beraberdir. 20. Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlüne itaat edin, işittiğiniz halde O’ndan yüz çevirmeyin. 21. İşitmedikleri halde işittik diyenler gibi olmayın. 22. Şüphesiz Allah katında hayvanların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir. 23. Allah onlarda bir hayır görseydi elbette onlara işittirirdi. Fakat işittirseydi bile yine onlar yüz çevirerek dönerlerdi. 24. Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız. 25. Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz umuma sirayet ve hepsini perişan eder. Biliniz ki, Allah’ın azabı şiddetlidir. 26. Hatırlayın ki, bir zaman siz yeryüzünde âciz tanınan az bir toplum idiniz; insanların sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz da şükredesiniz diye Allah size yer yurt verdi; yardımıyla sizi destekledi ve size temizinden rızıklar verdi. 27. Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamber e hainlik etmeyin; sonra bile bile kendi emanetlerinize hainlik etmiş olursunuz. 28. Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan sebebidir ve büyük mükâfat Allah’ın katındadır. 29. Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız O, size iyi ile kötüyü ayırdedecek bir anlayış verir, suçlarınızı örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allah büyük lütuf sahibidir. 30. Hatırla ki, kâfirler seni tutup bağlamaları veya öldürmeleri yahut seni yurdundan çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar sana tuzak kurarlarken Allah da onlara tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzak kuranların en iyisidir. 31. Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman dediler ki “Evet işittik, istesek biz de bunun benzerini elbette söyleyebiliriz. Bu öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.” 32. Hani o kâfirler bir zaman da Ey Allah’ım! Eğer bu Kitap senin katından gelmiş bir gerçekse üzerimize gökten taş yağdır, yahut bize elem verici bir azap getir! demişlerdi. 33. Halbuki sen onların içinde iken Allah, onlara azap edecek değildir. Ve onlar mağfiret dilerlerken de Allah onlara azap edici değildir. 34. Onlar Mescid-i Haram’ın mütevellîleri olmadıkları halde müminleri oradan geri çevirirlerken Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Oranın mütevellîleri takvâ sahiplerinden başkaları değildir. Fakat onların çoğu bunu bilmez. 35. Onların Beytullah yanındaki duaları da ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. Ey kâfirler! İnkâr etmekte olduğunuz şeylerden ötürü şimdi azabı tadın! 36. Şüphesiz ki inkâr edenler mallarını, insanları Allah yolundan alıkoymak için harcıyorlar. Daha da harcayacaklar. Ama sonunda bu, onlara yürek acısı olacak ve en sonunda mağlûp olacaklardır. Kâfirlikte ısrar edenler ise cehenneme toplanacaklardır. 37. Bu toplama Allah’ın murdarı temizden ayıklaması mümini kâfirden ayırması ve bütün murdarların bir kısmını diğer bir kısmının üstüne koyup hepsini yığarak cehenneme atması içindir. İşte onlar ziyana uğrayanların kendileridir. 38. İnkâr edenlere, sana düşmanlıktan vazgeçerlerse, geçmiş günahlarının bağışlanacağını söyle. Yok geri dönerlerse kendilerinden öncekilerin hali gözlerinin önündedir! 39. Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın! İnkâra son verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür. 40. Eğer imandan yüz çevirirlerse, bilin ki Allah sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!. 41. Eğer Allah’a ve hak ile bâtılın ayrıldığı gün, iki ordunun birbiri ile karşılaştığı gün Bedir savaşında kulumuza indirdiğimize inanmışsanız, bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah’a, Resulüne, onun akrabalarına yetimlere, yoksullara ve yolcuya aittir. Allah her şeye hakkıyla kadirdir. 42. Hatırlayın ki, Bedir savaşında siz vâdinin yakın kenarında Medine tarafında idiniz, onlar da uzak kenarında Mekke tarafında idiler. Kervan da sizden daha aşağıda deniz sahilinde idi. Eğer savaş için sözleşmiş olsaydınız, sözleştiğiniz vakit hususunda ihtilâfa düşerdiniz. Fakat Allah, gerekli olan emri yerine getirmesi, helâk olanın açık bir delille gözüyle gördükten sonra helâk olması, yaşayanın da açık bir delille yaşaması için böyle yaptı. Çünkü Allah hakkıyla işitendir, bilendir. 43. Hatırla ki, Allah, uykunda sana onları az gösterdi. Eğer onları sana çok gösterseydi, elbette çekinecek ve bu iş hakkında münakaşaya girişecektiniz. Fakat Allah sizi bundan kurtardı. Şüphesiz O, kalplerin özünü bilir. 44. Allah, olacak bir işi yerine getirmek için savaş alanında karşılaştığınız zaman onları sizin gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Bütün işler Allah’a döner. 45. Ey iman edenler! Herhangi bir topluluk ile karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah’ı çok anın ki başarıya erişesiniz. 46. Allah ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. 47. Çalım satmak, insanlara gösteriş yapmak ve insanları Allah yolundan alıkoymak için yurtlarından çıkanlar kâfirler gibi olmayın. Allah onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır. 48. Hani şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi de Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur, şüphesiz ben de sizin yardımcınızım, dedi. Fakat iki ordu birbirini görünce ardına döndü ve Ben sizden uzağım, ben sizin göremediklerinizi melekleri görüyorum, ben Allah’tan korkuyorum; Allah’ın azabı şiddetlidir, dedi. 49. O zaman münafıklarla kalplerinde hastalık bulunanlar, sizin için, “Bunları, dinleri aldatmış” diyorlardı. Halbuki kim Allah’a dayanırsa, bilsin ki Allah mutlak galiptir, hikmet sahibidir. Kendisine güveneni üstün ve galip kılacak O’dur. Yoksa orduların sayı ve techizat üstünlüğü değildir. 50. Melekler yüzlerine ve arkalarına vurarak ve “Tadın yakıcı cehennem azabını” diyerek o kâfirlerin canlarını alırken onları bir görseydin! 51. İşte bu, ellerinizle yaptığınız yüzündendir, yoksa Allah kullara zulmedici değildir. 52. Bunların gidişatı tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin gidişatı gibidir. Onlar da Allah’ın âyetlerini inkâr etmişlerdi de Allah onları günahları sebebiyle yakalamıştı. Allah güçlüdür. O’nun cezası şiddetlidir. 53. Bu da, bir millet kendilerinde bulunanı güzel ahlâk ve meziyetleri değiştirinceye kadar Allah’ın onlara verdiği nimeti değiştirmeyeceğinden dolayıdır. Gerçekten Allah işitendir, bilendir. 54. Evet bunların durumu, Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumuna benzer. Onlar Rablerinin âyetlerini yalanlamışlardı; biz de onları günahlarından ötürü helâk etmiştik ve Firavun ailesini denizde boğmuştuk. Hepsi de zalimler idiler. 55. Allah katında, yürüyen canlıların en kötüsü kâfir olanlardır. Çünkü onlar iman etmezler. 56. Onlar, kendileriyle antlaşma yaptığın, sonra her defasında hiç çekinmeden ahidlerini bozan kimselerdir. 57. Eğer savaşta onları yakalarsan, ibret almaları için onlar ile onlara vereceğin ceza ile arkalarında bulunan kimseleri de dağıt. 58. Antlaşma yaptığın bir kavmin hainlik yapmasından korkarsan, sen de onlarla yaptığın ahdi aynı şekilde bozduğunu kendilerine bildir. Çünkü Allah, hainleri sevmez. 59. İnkâr edenler yakayı kurtardıklarını sanmasınlar. Çünkü onlar bizi âciz bırakamazlar. 60. Onlara düşmanlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği düşman kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız. 61. Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Allah’a tevekkül et, çünkü O işitendir, bilendir. 62. Eğer sana hile yapmak isterlerse, şunu bil ki, Allah sana kâfidir. O, seni yardımıyla ve müminlerle destekleyendir. 63. Ve Allah, onların kalplerini birleştirmiştir. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların gönüllerini birleştiremezdin, fakat Allah onların aralarını bulup kaynaştırdı. Çünkü O, mutlak galiptir, hikmet sahibidir. 64. Ey Peygamber! Sana ve sana uyan müminlere Allah yeter. 65. Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüze kâfire galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kâfir olanlardan bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir topluluktur. 66. Şimdi Allah, yükünüzü hafifletti; sizde zayıflık olduğunu bildi. O halde sizden sabırlı yüz kişi bulunursa, onlardan ikiyüz kişiye galip gelir. Ve eğer sizden bin kişi olursa, Allah’ın izniyle onlardan ikibin kişiye galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir. 67. Yeryüzünde ağır basıncaya küfrün belini kırıncaya kadar, hiçbir peygambere esirleri bulunması yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, halbuki Allah sizin için ahireti istiyor. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir. 68. Allah tarafından önceden verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldığınız fidyeden ötürü size mutlaka büyük bir azap dokunurdu. 69. Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve temiz olarak yeyin. Ve Allah’tan korkun. Şüphesiz ki Allah bağışlayan, merhamet edendir. 70. Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere de ki Eğer Allah kalplerinizde hayır olduğunu bilirse, sizden alınandan fidyeden daha hayırlısını size verir ve sizi bağışlar. Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir. 71. Eğer sana hainlik etmek isterlerse üzülme, çünkü daha önce Allah’a da hainlik etmişlerdi de Allah onlara karşı sana imkân ve kudret vermişti. Allah bilendir, hikmet sahibidir. 72. İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve muhacirleri barındırıp yardım edenler var ya, işte onların bir kısmı diğer bir kısmının dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret edinceye kadar size onların mirasından hiçbir pay yoktur. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavim aleyhine olmaksızın o müslümanlara yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yapacaklarınızı hakkıyla görmektedir. 73. Kâfir olanlar da birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz onu Allah’ın emirlerini yerine getirmezseniz yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur. 74. İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler, muhacirleri barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek müminler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır. 75. Sonradan iman eden ve hicret edip de sizinle beraber cihad edenler de sizdendir. Allah’ın kitabına göre yakın akrabalar birbirlerine vâris olmağa daha uygundur. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir.
Kur'an İçerisinde Ara Ayet altı "Oku" ikonu bazı kullanıcılarda çalışmamaktadır. Sorun ile ilgili çalışmalarımız devam etmektedir. Alfabetik Sıralama Mushaf Sıralaması Nüzûl Sıralaması Fâtiha Suresi1Bakara Suresi2Âl-i İmrân Suresi3Nisâ Suresi4Mâide Suresi5En'âm Suresi6A'râf Suresi7Enfâl Suresi8Tevbe Suresi9Yunus Suresi10Hûd Suresi11Yusuf Suresi12Ra'd Suresi13İbrahim Suresi14Hicr Suresi15Nahl Suresi16İsrâ Suresi17Kehf Suresi18Meryem Suresi19Tâ-Hâ Suresi20Enbiyâ Suresi21Hac Suresi22Mü'minûn Suresi23Nûr Suresi24Furkan Suresi25Şuarâ Suresi26Neml Suresi27Kasas Suresi28Ankebût Suresi29Rûm Suresi30Lokman Suresi31Secde Suresi32Ahzâb Suresi33Sebe Suresi34Fâtır Suresi35Yâsin Suresi36Sâffât Suresi37Sâd Suresi38Zümer Suresi39Mü'min Suresi40Fussilet Suresi41Şûrâ Suresi42Zuhruf Suresi43Duhân Suresi44Câsiye Suresi45Ahkaf Suresi46Muhammed Suresi47Fetih Suresi48Hucurât Suresi49Kaf Suresi50Zâriyât Suresi51Tûr Suresi52Necm Suresi53Kamer Suresi54Rahmân Suresi55Vâkıa Suresi56Hadid Suresi57Mücâdele Suresi58Haşr Suresi59Mümtehine Suresi60Saf Suresi61Cum'a Suresi62Münâfikûn Suresi63Teğabün Suresi64Talâk Suresi65Tahrim Suresi66Mülk Suresi67Kalem Suresi68Hâkka Suresi69Meâric Suresi70Nuh Suresi71Cin Suresi72Müzzemmil Suresi73Müddessir Suresi74Kıyamet Suresi75İnsan Suresi76Mürselât Suresi77Nebe Suresi78Nâziât Suresi79Abese Suresi80Tekvir Suresi81İnfitâr Suresi82Mutaffifin Suresi83İnşikak Suresi84Bürûc Suresi85Târık Suresi86A'lâ Suresi87Ğâşiye Suresi88Fecr Suresi89Beled Suresi90Şems Suresi91Leyl Suresi92Duhâ Suresi93İnşirâh Suresi94Tin Suresi95Alak Suresi96Kadir Suresi97Beyyine Suresi98Zilzâl Suresi99Âdiyât Suresi100Kâria Suresi101Tekâsür Suresi102Asr Suresi103Hümeze Suresi104Fil Suresi105Kureyş Suresi106Mâ'ûn Suresi107Kevser Suresi108Kâfirûn Suresi109Nasr Suresi110Tebbet Suresi111İhlâs Suresi112Felâk Suresi113Nâs Suresi114 A'lâ Suresi87A'râf Suresi7Abese Suresi80Âdiyât Suresi100Ahkaf Suresi46Ahzâb Suresi33Âl-i İmrân Suresi3Alak Suresi96Ankebût Suresi29Asr Suresi103Bakara Suresi2Beled Suresi90Beyyine Suresi98Bürûc Suresi85Câsiye Suresi45Cin Suresi72Cum'a Suresi62Duhâ Suresi93Duhân Suresi44En'âm Suresi6Enbiyâ Suresi21Enfâl Suresi8Fâtiha Suresi1Fâtır Suresi35Fecr Suresi89Felâk Suresi113Fetih Suresi48Fil Suresi105Furkan Suresi25Fussilet Suresi41Ğâşiye Suresi88Hac Suresi22Hadid Suresi57Hâkka Suresi69Haşr Suresi59Hicr Suresi15Hucurât Suresi49Hûd Suresi11Hümeze Suresi104İbrahim Suresi14İhlâs Suresi112İnfitâr Suresi82İnsan Suresi76İnşikak Suresi84İnşirâh Suresi94İsrâ Suresi17Kadir Suresi97Kaf Suresi50Kâfirûn Suresi109Kalem Suresi68Kamer Suresi54Kâria Suresi101Kasas Suresi28Kehf Suresi18Kevser Suresi108Kıyamet Suresi75Kureyş Suresi106Leyl Suresi92Lokman Suresi31Mâ'ûn Suresi107Mâide Suresi5Meâric Suresi70Meryem Suresi19Mü'min Suresi40Mü'minûn Suresi23Mücâdele Suresi58Müddessir Suresi74Muhammed Suresi47Mülk Suresi67Mümtehine Suresi60Münâfikûn Suresi63Mürselât Suresi77Mutaffifin Suresi83Müzzemmil Suresi73Nahl Suresi16Nâs Suresi114Nasr Suresi110Nâziât Suresi79Nebe Suresi78Necm Suresi53Neml Suresi27Nisâ Suresi4Nuh Suresi71Nûr Suresi24Ra'd Suresi13Rahmân Suresi55Rûm Suresi30Sâd Suresi38Saf Suresi61Sâffât Suresi37Sebe Suresi34Secde Suresi32Şems Suresi91Şuarâ Suresi26Şûrâ Suresi42Tâ-Hâ Suresi20Tahrim Suresi66Talâk Suresi65Târık Suresi86Tebbet Suresi111Teğabün Suresi64Tekâsür Suresi102Tekvir Suresi81Tevbe Suresi9Tin Suresi95Tûr Suresi52Vâkıa Suresi56Yâsin Suresi36Yunus Suresi10Yusuf Suresi12Zâriyât Suresi51Zilzâl Suresi99Zuhruf Suresi43Zümer Suresi39 Alak Suresi96Kalem Suresi68Müzzemmil Suresi73Müddessir Suresi74Fâtiha Suresi1Tebbet Suresi111Tekvir Suresi81A'lâ Suresi87Leyl Suresi92Fecr Suresi89Duhâ Suresi93İnşirâh Suresi94Asr Suresi103Âdiyât Suresi100Kevser Suresi108Tekâsür Suresi102Mâ'ûn Suresi107Kâfirûn Suresi109Fil Suresi105Felâk Suresi113Nâs Suresi114İhlâs Suresi112Necm Suresi53Abese Suresi80Kadir Suresi97Şems Suresi91Bürûc Suresi85Tin Suresi95Kureyş Suresi106Kâria Suresi101Kıyamet Suresi75Hümeze Suresi104Mürselât Suresi77Kaf Suresi50Beled Suresi90Târık Suresi86Kamer Suresi54Sâd Suresi38A'râf Suresi7Cin Suresi72Yâsin Suresi36Furkan Suresi25Fâtır Suresi35Meryem Suresi19Tâ-Hâ Suresi20Vâkıa Suresi56Şuarâ Suresi26Neml Suresi27Kasas Suresi28İsrâ Suresi17Yunus Suresi10Hûd Suresi11Yusuf Suresi12Hicr Suresi15En'âm Suresi6Sâffât Suresi37Lokman Suresi31Sebe Suresi34Zümer Suresi39Mü'min Suresi40Fussilet Suresi41Şûrâ Suresi42Zuhruf Suresi43Duhân Suresi44Câsiye Suresi45Ahkaf Suresi46Zâriyât Suresi51Ğâşiye Suresi88Kehf Suresi18Nahl Suresi16Nuh Suresi71İbrahim Suresi14Enbiyâ Suresi21Mü'minûn Suresi23Secde Suresi32Tûr Suresi52Mülk Suresi67Hâkka Suresi69Meâric Suresi70Nebe Suresi78Nâziât Suresi79İnfitâr Suresi82İnşikak Suresi84Rûm Suresi30Ankebût Suresi29Mutaffifin Suresi83Bakara Suresi2Enfâl Suresi8Âl-i İmrân Suresi3Ahzâb Suresi33Mümtehine Suresi60Nisâ Suresi4Zilzâl Suresi99Hadid Suresi57Muhammed Suresi47Ra'd Suresi13Rahmân Suresi55İnsan Suresi76Talâk Suresi65Beyyine Suresi98Haşr Suresi59Nûr Suresi24Hac Suresi22Münâfikûn Suresi63Mücâdele Suresi58Hucurât Suresi49Tahrim Suresi66Teğabün Suresi64Saf Suresi61Cum'a Suresi62Fetih Suresi48Mâide Suresi5Tevbe Suresi9Nasr Suresi110 Mülk Suresi 30 ayettir. Nüzulü Mekke'de olup 77. sure olarak Kerim'de 561 sayfa numarasında yer almaktadır. Hata! Lütfen tarayıcınızın ayarlarını kontrol edip daha sonra tekrar deneyin. . ayet ile . ayet arasını Türkçe Meal Arapça Metin Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ 1- Mülk elinde olan Allah çok yücedir-mukaddestir. O, her şeye kadirdir güç yetirendir. 67-Mülk 1 تَبَارَكَ الَّذ۪ي بِيَدِهِ الْمُلْكُۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌۙ Mülk elinde olan Allah çok yücedir-mukaddestir. O, her şeye kadirdir güç yetirendir. -1 2- O, hanginizin daha güzel amelde-işde bulunacağını denemek ortaya çıkarmak için ölümü ve hayatı yarattı. O Aziz'dir üstün ve güçlü olandır, Gafur'dur çok bağışlayandır. 67-Mülk 2 اَلَّذ۪ي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلاًۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْغَفُورُۙ O, hanginizin daha güzel amelde-işde bulunacağını denemek ortaya çıkarmak için ölümü ve hayatı yarattı. O Aziz'dir üstün ve güçlü olandır, Gafur'dur çok bağışlayandır. -2 3- O, yedi göğü kat kat ayrı tabakalar halinde yaratmıştır. Rahman'ın yaratmasında hiçbir uygunsuzluk düzensizlik göremezsin. Gözünü çevir de bir bak iki gök-iki tabaka arasında bir yarık-bir çatlak görüyor musun? 67-Mülk 3 اَلَّذ۪ي خَلَقَ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ طِبَاقاًۜ مَا تَرٰى ف۪ي خَلْقِ الرَّحْمٰنِ مِنْ تَفَاوُتٍۜ فَارْجِعِ الْبَصَرَۙ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ O, yedi göğü kat kat ayrı tabakalar halinde yaratmıştır. Rahman'ın yaratmasında hiçbir uygunsuzluk düzensizlik göremezsin. Gözünü çevir de bir bak iki gök-iki tabaka arasında bir yarık-bir çatlak görüyor musun? -3 4- Sonra gözünü iki kere tekrar tekrar çevirip-bak. Sonunda o göz ufak bir çatlak bulamamaktan şaşkın-aciz ve yorgun olarak sana dönecektir. 67-Mülk 4 ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنْقَلِبْ اِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِئاً وَهُوَ حَس۪يرٌ Sonra gözünü iki kere tekrar tekrar çevirip-bak. Sonunda o göz ufak bir çatlak bulamamaktan şaşkın-aciz ve yorgun olarak sana dönecektir. -4 5- Andolsun ki Biz yakın göğü dünya göğünü kandillerle süsleyip-donattık. Onu şeytanlar için atılan taşlar kıldık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık. 67-Mülk 5 وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِمَصَاب۪يحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُوماً لِلشَّيَاط۪ينِ وَاَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّع۪يرِ Andolsun ki Biz yakın göğü dünya göğünü kandillerle süsleyip-donattık. Onu şeytanlar için atılan taşlar kıldık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık. -5 6- Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. Orası gidilip-varılacak ne kötü bir yerdir. 67-Mülk 6 وَلِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. Orası gidilip-varılacak ne kötü bir yerdir. -6 7- İçine atıldıkları zaman onun kaynar haldeki uğultusunu işitirler. 67-Mülk 7 اِذَٓا اُلْقُوا ف۪يهَا سَمِعُوا لَهَا شَه۪يقاً وَهِيَ تَفُورُۙ İçine atıldıkları zaman onun kaynar haldeki uğultusunu işitirler. -7 8- Neredeyse içindeki cehennemliklere duyduğu öfkesinden çatlayacak. Herbir grup içine atıldığında, bekçileri onlara "Size bir uyarıcı-korkutucu gelmedi mi?" diye sorarlar. 67-Mülk 8 تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِۜ كُلَّمَٓا اُلْقِيَ ف۪يهَا فَوْجٌ سَاَلَهُمْ خَزَنَتُهَٓا اَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذ۪يرٌ Neredeyse içindeki cehennemliklere duyduğu öfkesinden çatlayacak. Herbir grup içine atıldığında, bekçileri onlara "Size bir uyarıcı-korkutucu gelmedi mi?" diye sorarlar. -8 9- Onlar "Evet. Bize gerçekten uyarıcı-korkutucu geldi. Fakat biz yalanladık ve 'Allah hiçbir şey indirmedi, siz ancak büyük bir şaşkınlık-sapıklık içindesiniz' dedik" derler. 67-Mülk 9 قَالُوا بَلٰى قَدْ جَٓاءَنَا نَذ۪يرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ مِنْ شَيْءٍۚ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ كَب۪يرٍ Onlar "Evet. Bize gerçekten uyarıcı-korkutucu geldi. Fakat biz yalanladık ve 'Allah hiçbir şey indirmedi, siz ancak büyük bir şaşkınlık-sapıklık içindesiniz' dedik" derler. -9 10- Ve derler ki "Eğer kulak verip-dinlemiş veya akıl etmiş olsaydık, bu alevli ateşin halkı arasında olmazdık." 67-Mülk 10 وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ اَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا ف۪ٓي اَصْحَابِ السَّع۪يرِ Ve derler ki "Eğer kulak verip-dinlemiş veya akıl etmiş olsaydık, bu alevli ateşin halkı arasında olmazdık." -10 11- Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık alevli ateşin halkı rahmetten ve umuddan uzak olsun. 67-Mülk 11 فَاعْتَرَفُوا بِذَنْبِهِمْۚ فَسُحْقاً لِاَصْحَابِ السَّع۪يرِ Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık alevli ateşin halkı rahmetten ve umuddan uzak olsun. -11 12- Rablerinden gaybda O'nu görmedikleri halde huşu duyanlara kalpleri saygıyla titreyenlere gelince, onlar için elbette mağfiret bağışlanma ve büyük ecir-mükafat vardır. 67-Mülk 12 اِنَّ الَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ كَب۪يرٌ Rablerinden gaybda O'nu görmedikleri halde huşu duyanlara kalpleri saygıyla titreyenlere gelince, onlar için elbette mağfiret bağışlanma ve büyük ecir-mükafat vardır. -12 13- Sözünüzü ister gizleyin, ister onu açığa vurun. Muhakkak ki O, sinelerin özünde olanı bilendir. 67-Mülk 13 وَاَسِرُّوا قَوْلَكُمْ اَوِ اجْهَرُوا بِه۪ۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ Sözünüzü ister gizleyin, ister onu açığa vurun. Muhakkak ki O, sinelerin özünde olanı bilendir. -13 14- Yaratan yarattığını bilmez mi? O Latif'tir kullarına karşı çok ince-hassas ve lutfedicidir, Habir'dir her şeyden haberdar olandır. 67-Mülk 14 اَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَۜ وَهُوَ اللَّط۪يفُ الْخَب۪يرُ۟ Yaratan yarattığını bilmez mi? O Latif'tir kullarına karşı çok ince-hassas ve lutfedicidir, Habir'dir her şeyden haberdar olandır. -14 15- Sizin için yeryüzüne boyun eğdiren O'dur. Böylece onun omuzlarında yürüyün ve O'nun rızkından yeyin. Sonunda dönüş O'nadır. 67-Mülk 15 هُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ ذَلُولاً فَامْشُوا ف۪ي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِنْ رِزْقِه۪ۜ وَاِلَيْهِ النُّشُورُ Sizin için yeryüzüne boyun eğdiren O'dur. Böylece onun omuzlarında yürüyün ve O'nun rızkından yeyin. Sonunda dönüş O'nadır. -15 16- Gökte olanın sizi yere geçirmeyeceğinden emin misiniz? O zaman o sarsılıp-sallanmaktadır. 67-Mülk 16 ءَاَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يَخْسِفَ بِكُمُ الْاَرْضَ فَاِذَا هِيَ تَمُورُۙ Gökte olanın sizi yere geçirmeyeceğinden emin misiniz? O zaman o sarsılıp-sallanmaktadır. -16 17- Yoksa gökte olanın üzerinize taş yağdıran kuşlar göndermeyeceğinden emin misiniz? Siz yakında Benim uyarmam nasılmış bilip-öğreneceksiniz. 67-Mülk 17 اَمْ اَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِباًۜ فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذ۪يرِ Yoksa gökte olanın üzerinize taş yağdıran kuşlar göndermeyeceğinden emin misiniz? Siz yakında Benim uyarmam nasılmış bilip-öğreneceksiniz. -17 18- Andolsun ki kendilerinden öncekiler de Lut kavmi, Eyke halkı ve Fil ashabı da bunlar gibi yalanladı. Bir bak, inkarcıları inkarım nasıl oldu? 67-Mülk 18 وَلَقَدْ كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَك۪يرِ Andolsun ki kendilerinden öncekiler de Lut kavmi, Eyke halkı ve Fil ashabı da bunlar gibi yalanladı. Bir bak, inkarcıları inkarım nasıl oldu? -18 19- Onlar, üstlerinde kanat açıp kapayarak dizi dizi uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman'dan başkası engelleyip tutmuyor. Muhakkak ki O, her şeyi hakkıyla görendir. 67-Mülk 19 اَوَلَمْ يَرَوْا اِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَٓافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَۜ مَا يُمْسِكُهُنَّ اِلَّا الرَّحْمٰنُۜ اِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ بَص۪يرٌ Onlar, üstlerinde kanat açıp kapayarak dizi dizi uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman'dan başkası engelleyip tutmuyor. Muhakkak ki O, her şeyi hakkıyla görendir. -19 20- Veya kuşları tutup-engelleyen Rahman'dan başka ona taş yağdırana karşı size yardım edecek ordunuz-askerleriniz kimdir? Kafirler ancak kendilerini aldatan bir gurur içindedirler. 67-Mülk 20 اَمَّنْ هٰذَا الَّذ۪ي هُوَ جُنْدٌ لَكُمْ يَنْصُرُكُمْ مِنْ دُونِ الرَّحْمٰنِۜ اِنِ الْكَافِرُونَ اِلَّا ف۪ي غُرُورٍۚ Veya kuşları tutup-engelleyen Rahman'dan başka ona taş yağdırana karşı size yardım edecek ordunuz-askerleriniz kimdir? Kafirler ancak kendilerini aldatan bir gurur içindedirler. -20 21- Eğer O, rızkınızı tutup-kesecek olsa sizin rızkınızı verecek olan kimdir? Hayır, onlar azgınlık ve nefret içinde direnip durmaktadırlar. 67-Mülk 21 اَمَّنْ هٰذَا الَّذ۪ي يَرْزُقُكُمْ اِنْ اَمْسَكَ رِزْقَهُۚ بَلْ لَجُّوا ف۪ي عُتُوٍّ وَنُفُورٍ Eğer O, rızkınızı tutup-kesecek olsa sizin rızkınızı verecek olan kimdir? Hayır, onlar azgınlık ve nefret içinde direnip durmaktadırlar. -21 22- Yüzükoyun sürünüp-giden mi daha çok hidayete ermiştir yoksa dosdoğru yol üzerinde dümdüz yürümekte olan mı? 67-Mülk 22 اَفَمَنْ يَمْش۪ي مُكِباًّ عَلٰى وَجْهِه۪ٓ اَهْدٰٓى اَمَّنْ يَمْش۪ي سَوِياًّ عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ Yüzükoyun sürünüp-giden mi daha çok hidayete ermiştir yoksa dosdoğru yol üzerinde dümdüz yürümekte olan mı? -22 23- De ki "Sizi inşa edip yaratan, size genelde aynı işitme, görme duyusu ve özelde ayrı gönüller veren O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz?" 67-Mülk 23 قُلْ هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْشَاَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ قَل۪يلاً مَا تَشْكُرُونَ De ki "Sizi inşa edip yaratan, size genelde aynı işitme, görme duyusu ve özelde ayrı gönüller veren O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz?" -23 24- De ki "Sizi yeryüzünde çoğaltıp-yayan O'dur. Siz O'nun huzuruna gelip-toplanacaksınız" 67-Mülk 24 قُلْ هُوَ الَّذ۪ي ذَرَاَكُمْ فِي الْاَرْضِ وَاِلَيْهِ تُحْشَرُونَ De ki "Sizi yeryüzünde çoğaltıp-yayan O'dur. Siz O'nun huzuruna gelip-toplanacaksınız" -24 25- Derler ki "Eğer sadıklardan doğru sözlülerden iseniz bu vaad-tehdit ne zaman gerçekleşecek?" 67-Mülk 25 وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْوَعْدُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ Derler ki "Eğer sadıklardan doğru sözlülerden iseniz bu vaad-tehdit ne zaman gerçekleşecek?" -25 26- De ki "Bununla ilgili ilim-bilgi ancak Allah'ın katındandır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcı-korkutucuyum." 67-Mülk 26 قُلْ اِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِۖ وَاِنَّمَٓا اَنَا۬ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ De ki "Bununla ilgili ilim-bilgi ancak Allah'ın katındandır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcı-korkutucuyum." -26 27- Fakat onu yakın olarak gördüklerinde, inkar edenlerin yüzleri kötüleşip-kararır ve onlara "İşte sizin alay ederek isteyip durduğunuz budur" denir. 67-Mülk 27 فَلَمَّا رَاَوْهُ زُلْفَةً س۪ٓيـَٔتْ وُجُوهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَق۪يلَ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَدَّعُونَ Fakat onu yakın olarak gördüklerinde, inkar edenlerin yüzleri kötüleşip-kararır ve onlara "İşte sizin alay ederek isteyip durduğunuz budur" denir. -27 28- De ki "Bana görüşünüzü söyler misiniz? Beni ve benimle birlikte olanları Allah dilerse helak eder veya rahmetiyle esirger. Peki sizi
Mülk Suresi, Mekke döneminde inmiştir. 30 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “elMülk”kelimesinden almıştır. Sûrede başlıca, Allah’ın azameti, Allah’ın birliğinindelilleri ve öldükten sonra dirilmeyi inkâr edenlerin akıbetleri konuedilmektedirMülk Suresi Arapça OkuMülk Suresi Arapça DinleMülk Suresi Türkçe OkuMülk Suresi Türkçe Meali OkuMülk Suresi Türkçe Meali DinleMülk Suresi KonusuMülk Suresi NuzülMülk Suresi FaziletiMülk Suresi Hakkında Sıkça Sorulan SorularMülk Suresi TefsiriMülk Suresi HakkındaMülk Suresi Arapça OkuMülk Suresi Arapça yazılı olarak okumak için lütfen sayfayı aşağı Suresi Arapça 1. Sayfaبِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِتَبَارَكَ الَّذ۪ي بِيَدِهِ الْمُلْكُۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌۙ١اَلَّذ۪ي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلاًۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْغَفُورُۙ٢اَلَّذ۪ي خَلَقَ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ طِبَاقاًۜ مَا تَرٰى ف۪ي خَلْقِ الرَّحْمٰنِ مِنْ تَفَاوُتٍۜ فَارْجِعِ الْبَصَرَۙ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ٣ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنْقَلِبْ اِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِئاً وَهُوَ حَس۪يرٌ٤وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِمَصَاب۪يحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُوماً لِلشَّيَاط۪ينِ وَاَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّع۪يرِ٥وَلِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ٦اِذَٓا اُلْقُوا ف۪يهَا سَمِعُوا لَهَا شَه۪يقاً وَهِيَ تَفُورُۙ٧تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِۜ كُلَّمَٓا اُلْقِيَ ف۪يهَا فَوْجٌ سَاَلَهُمْ خَزَنَتُهَٓا اَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذ۪يرٌ٨قَالُوا بَلٰى قَدْ جَٓاءَنَا نَذ۪يرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ مِنْ شَيْءٍۚ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ كَب۪يرٍ٩وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ اَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا ف۪ٓي اَصْحَابِ السَّع۪يرِ١٠فَاعْتَرَفُوا بِذَنْبِهِمْۚ فَسُحْقاً لِاَصْحَابِ السَّع۪يرِ١١اِنَّ الَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ كَب۪يرٌ١٢Mülk Suresi Arapça 2. Sayfaوَاَسِرُّوا قَوْلَكُمْ اَوِ اجْهَرُوا بِه۪ۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ١٣اَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَۜ وَهُوَ اللَّط۪يفُ الْخَب۪يرُ۟١٤هُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ ذَلُولاً فَامْشُوا ف۪ي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِنْ رِزْقِه۪ۜ وَاِلَيْهِ النُّشُورُ١٥ءَاَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يَخْسِفَ بِكُمُ الْاَرْضَ فَاِذَا هِيَ تَمُورُۙ١٦اَمْ اَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِباًۜ فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذ۪يرِ١٧وَلَقَدْ كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَك۪يرِ١٨اَوَلَمْ يَرَوْا اِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَٓافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَۜ مَا يُمْسِكُهُنَّ اِلَّا الرَّحْمٰنُۜ اِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ بَص۪يرٌ١٩اَمَّنْ هٰذَا الَّذ۪ي هُوَ جُنْدٌ لَكُمْ يَنْصُرُكُمْ مِنْ دُونِ الرَّحْمٰنِۜ اِنِ الْكَافِرُونَ اِلَّا ف۪ي غُرُورٍۚ٢٠اَمَّنْ هٰذَا الَّذ۪ي يَرْزُقُكُمْ اِنْ اَمْسَكَ رِزْقَهُۚ بَلْ لَجُّوا ف۪ي عُتُوٍّ وَنُفُورٍ٢١اَفَمَنْ يَمْش۪ي مُكِباًّ عَلٰى وَجْهِه۪ٓ اَهْدٰٓى اَمَّنْ يَمْش۪ي سَوِياًّ عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ٢٢قُلْ هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْشَاَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ قَل۪يلاً مَا تَشْكُرُونَ٢٣قُلْ هُوَ الَّذ۪ي ذَرَاَكُمْ فِي الْاَرْضِ وَاِلَيْهِ تُحْشَرُونَ٢٤وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْوَعْدُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ٢٥قُلْ اِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِۖ وَاِنَّمَٓا اَنَا۬ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ٢٦Mülk Suresi Arapça 3. Sayfaفَلَمَّا رَاَوْهُ زُلْفَةً س۪ٓيـَٔتْ وُجُوهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَق۪يلَ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَدَّعُونَ٢٧قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَهْلَكَنِيَ اللّٰهُ وَمَنْ مَعِيَ اَوْ رَحِمَنَاۙ فَمَنْ يُج۪يرُ الْكَافِر۪ينَ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ٢٨قُلْ هُوَ الرَّحْمٰنُ اٰمَنَّا بِه۪ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَاۚ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ٢٩قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَصْبَحَ مَٓاؤُ۬كُمْ غَوْراً فَمَنْ يَأْت۪يكُمْ بِمَٓاءٍ مَع۪ينٍ٣٠Mülk Suresi Arapça DinleMülk Suresi Arapça Dinle, Mülk Suresi’ni Abdulbaset Abdussamed’den Arapça dinlemek için lütfen Play ▶️ butonuna Suresi Türkçe OkuMülk Suresi Türkçe latin alfabeysiyle yüzünden okumak için lütfen sayfayı aşağı Suresi Türkçe 1. SayfaBismillahir rahmanir bi yedihil mulku ve huve ala kulli şey’in halakal mevte vel hayate li yebluvekum eyyukum ahsenu amela, ve huvel azi zul halaka seb’a semavatin tibaka, ma tera fi halkır rahmani min tefavut, ferciıl basara hel tera min basara kerreteyni yenkalib ileykel basaru hasien ve huve lekad zeyyennes semaed dunya bi mesabiha ve cealnaha rucumen liş şeyatini ve a’tedna lehum azabes lillezine keferu bi rabbihim azabu cehennem, ve bi’sel ulku fiha semiu leha şehikan ve hiye temeyyezu minel gayz, kullema ulkıye fiha fevcun seelehum hazenetuha e lem ye’tikum bela kad caena nezirun fe kezzebna ve kulna ma nezzelallahu min şey’in entum illa fi dalalin kalu lev kunna nesmeu ev na’kılu ma kunna fi ashabis bi zenbihim, fe suhkan li ashabis yahşevne rabbehum bil gaybi lehum magfiretun ve ecrun Suresi Türkçe 2. SayfaVe esirru kavlekum evicheru bih, innehu alimun bi zatis ya’lemu men halak, ve huvel latiful ceale lekumul arda zelulen femşu fi menakibiha ve kulu min rızkıh, ve ileyhin emintum men fis semai en yahsife bikumul arda fe iza hiye emintum men fis semai en yursile aleykum hasıba fe se ta’lemune keyfe lekad kezzebellezine min kablihim fe keyfe kane ve lem yerev ilet tayri fevkahum saffatin ve yakbıdn, ma yumsikuhunne iller rahman, innehu bi kulli şey’in hazellezi huve cundun lekum yensurukum min dunir rahman, inil kafirune illa fi hazellezi yerzukukum in emseke rızkah, bel leccu fi utuvvin ve fe men yemşi mukibben ala vechihi ehda emmen yemşi seviyyen ala sıratın huvellezi enşeekum ve ceale lekumus sem’a vel ebsare vel ef’ideh, kalilen ma huvellezi zereekum fil ardı ve ileyhi yekulune meta hazel va’du in kuntum innemel ilmu indallahi ve innema ene nezirun Suresi Türkçe 3. SayfaFe lemma reevhu zulfeten siet vucuhullezine keferu ve kile hazellezi kuntum bihi ereeytum in ehlekeniyallahu ve men maıye ev rahımena fe men yucirul kafirine min azabin huver rahmanu amenna bihi ve aleyhi tevekkelna, fe se ta’lemune men huve fi dalalin e re’eytum in asbaha maukum gavren fe men ye’tikum bi main Suresi Türkçe Meali OkuMülk Suresi Türkçe Meali okumak için lütfen sayfayı aşağı Suresi Türkçe Meali 1. SayfaRahman ve Rahim olan Allah’ın yücedir O ki, mülk O’nun elindedir ve O, herşeye gücü ki, ölümü ve dirimi yarattı, sizi imtihana çekip hanginizin davranış bakımından daha güzel olduğunu bildirmek için. O öyle güçlü, bağışlayandırO ki, birbirine uygun yedi gök yaratmıştır. O Rahman’ın yarattığında hiçbir nizamsızlık göremezsin. Haydi çevir gözünü, görebilir misin hiçbir çatlak, bir kusur?Sonra gözünü tekrar tekrar çevir; o göz, güçsüz, yorgun bir halde sana döner!Andolsun ki, Biz o dünya göğünü takım takım kandillerle donattık ve onları şeytanlar için atmalar atış yapılan mermiler yaptık; ayrıca onlara o çılgın ateş azabını Rablerini inkar edenler için de cehennem azabı vardır. Ona gidiş de ne kötü atıldıklarında onun kaynarken çıkan hıçkırışını hemen öfkeden patlayacak gibi bir hale gelir, içine bir alay atıldıkça her defasında onun bekçileri onlara “Size gocundurucu uyarıcı bir peygamber gelmedi mi?” diye “Evet, bize gocundurucu uyarıcı bir peygamber geldi; ama biz ona inanmadık ve “Allah hiçbir şey indirmedi. Siz büyük sapıklık içindesiniz.” diye yalanladık.” derler ki “Biz dinleseydik veya aklımızı kullansaydık, bu çılgın ateşin içinde bulunmazdık!”İşte günahlarını itiraf ettiler. Kahrolsun, o halde çılgın ateş yarenleri!Çünkü O Rablerine görmeden saygı besleyenler var ya, muhakkak ki, bağışlanma ve büyük bir mükafat onlar Suresi Türkçe Meali 2. SayfaSözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun. Çünkü O, bütün sinelerin özünü mi O yaratan ki, O herşeyi inceden inceye bilen, her şeyden haberdar yeryüzünü size boyun eğdiren yaratıcıdır. Haydi, o arzın omuzlarında yürüyün de O’nun rızkından yiyin. Dönüş yalnızca O’ misiniz o göktekinden; sizinle yeri göçürüvermesinden? O zaman bakarsın ki, o yer çalkalanıyor!Yoksa siz gökte olanın üzerinize mermiler yağdıran birini göndermesinden güvencede misiniz? O zaman tehdidimin nasıl olduğunu bilirsiniz!Andolsun ki, onlardan öncekiler de yalanladılar, ama nasıl oldu inkarım?Bakmazlar mı üstlerinde uçan kuşlara, kanat süzerlerken ve yumarlarken? Rahman’dır ancak onları tutan! Şüphesiz ki, O herşeyi da kim oluyor sizin Rahman’dan başka yardım beklediğiniz şu ordularınız ki, sizi kurtarsın? Kafirler ancak bir aldanış da o rızkınızı keserse, kimdir şu sizlere rızık verecek olan? Hayır bir ürküntü ve azgınlık içinde inada dalmışlar!Şimdi yüz üstü kapanarak giden mi daha doğru, yoksa dosdoğru bir cadde üzerinde dümdüz giden mi?De ki “O’dur ancak sizi yaratan, size dinleyecek kulak, görecek gözler, duyacak gönüller veren! Fakat sizler pek az şükrediyorsunuz!”De ki “O’dur sizi yeryüzünde zürriyet halinde yaratıp yayan! Nihayet hep toplanıp O’nun huzuruna getirileceksiniz!”Böyle iken diyorlar ki “Ne zaman gerçekleşecek bu tehdit? Eğer doğru söyleyenlerseniz?”De ki “Ona ait o bilgi ancak Allah’ın katındadır. Ben, yalnızca açıkça anlatan bir uyarıcıyım peygamberim.”Mülk Suresi Türkçe Meali 3. SayfaDerken vakti gelip de onu yakından gördüklerinde o inkar edenlerin yüzleri kötüleşti ve “İşte o sizin kendinize davet edip durduğunuz budur!” ki “Gördünüz mü, Allah beni ve beraberimdekileri yok etse ya da bize merhamet buyursa, iki takdirde de kafirleri elem verici azaptan kurtaracak kimdir?”De ki “O, öyle Rahman’dır, işte biz O’na iman ettik ve O’na dayanmaktayız. İleride sizler de kimin açık bir sapıklık içinde bulunduğunu bileceksiniz!”De ki “Gördünüz mü, eğer sabaha kadar suyunuz batakalırsa çekilecek olsa, size kim bir akarsu getirebilir?Mülk Suresi Türkçe Meali DinleMülk Suresi Türkçe Meali Dinle, Mülk Suresi Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN’in Türkçe Mealini, Ahmet DENİZ’den dinlemek için lütfen Play ▶️ butonuna Suresi KonusuMülk Suresi konusu, Sûre genel olarak Allah Teâlâ’nın varlığı ve birliğini, azametini, evrendeki hükümranlığını, tek tanrı ve tek yaratıcı olduğunu, hayatın ve ölümün var ediliş amacını ve öldükten sonra dirilmeyi konu edinmektedir. Sûrede ayrıca insanlığın ilâhî vahyin uyarıcılığına muhtaç olduğuna işaret edilmekte, bunu kabul etmeyenlerin karşılaşacakları kötü sonuçla ilgili uyarılar Suresi NuzülMushaftaki sıralamada altmış yedinci, iniş sırasına göre yetmiş yedinci sûredir. Tûr sûresinden sonra, Hâkka sûresinden önce Mekke’de nâzil Suresi FaziletiMülk Suresi fazileti, Hz. Peygamber, Mülk sûresinin onu okuyanları kabir azabından koruyacağını ifade buyurmuşlar Tirmizî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 9; Şevkânî, V, 296, bu sebeple cenazelerin ardından bu sûrenin okunması âdet olmuş, yaygınlık kazanmıştır. Bu hadisi, “sûreyi okuyup amel edenlerin, kabir azabını gerektiren günahlardan uzak duracağı ve böylece azaptan kurtulacağı” şeklinde anlamak da Suresi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Mülk Suresi Kur’an-ı Kerim’de kaçıncı sayfadadır?Mülk Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 561. sayfada başlar, 563. sayfada biter. Mülk Suresi kaç ayettir?Mülk Suresi, 30 ayetten oluşur. Mülk Suresi hangi cüzde yer alır?Mülk Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 29. cüzde yer alır. Mülk Suresi kaç sayfadır?Mülk Suresi, Kur’an-ı Kerim’de toplam 3 sayfa içinde yer Suresi TefsiriKur’an Yolu Tefsiri kitabından Mülk Suresi Tefsiri Suresi 1-5. Ayet TefsiriSûrenin özeti mahiyetinde olan bu âyetlerin ilkinde Allah’ın yüceliği, kudreti, evrendeki hükümranlığı ve her şeyin kendisinin kudret elinde olduğu, evrende istediği gibi tasarrufta bulunabileceği ifade edilmiş, sonraki âyetlerde ise O’nun kudretinin eserlerinden örnekler verilmiştir 1. âyette “aşkındır, cömerttir” diye çevirdiğimiz tebâreke fiilinin diğer anlamları hakkında bilgi için bk. Furkån 25/1. 2. âyet yüce Allah’ın kudret ve tasarrufunu en açık bir şekilde gösteren delilleri içermekte; Allah’ın, dünyada insanların güzel işler yapma hususunda birbirleriyle rekabet etmelerini sağlamak, kimlerin kendi emir ve yasaklarına uyarak daha güzel işler yapacağını ortaya çıkarmak için hayatı ve ölümü yarattığını bildirmektedir. Aynı âyette önce ölüm, sonra hayat geçtiği için burada “ölüm” kavramıyla, hayattan önceki cansızlık halinin mi yoksa dünya hayatının sona ermesi ve âhiret hayatına geçiş halinin mi kastedildiği hususunda farklı görüşler vardır. Bir kısım müfessirler âyetteki sıralamayı dikkate alarak ölümden maksadın dünya hayatından âhiret hayatına geçiş hali, hayattan maksadın ise âhiret hayatı olduğunu söylemişlerdir Râzî, XXX, 55; Elmalılı, VII, 5159. İkinci grup ise ölümle dünya hayatından âhiret hayatına geçiş halinin, hayatla da dünya hayatının kastedildiği kanaatindedir Zemahşerî, IV, 134; bizim tercihimiz de budur. Zira hayat da ölüm de imtihan için yaratılmıştır; imtihan yeri ise âhiret değil dünyadır. Her ikisinin de bu dünyada olması amaca daha uygun görünmektedir. Hayat ölümden önce olduğu halde âyette sonra gelmesi ise çeşitli şekillerde yorumlanmıştır bk. Râzî, XXX, 55; Ateş, IX, 526-527. Dikkat çekici bir yoruma göre eşyada aslolan yokluk olduğu, varlık ve hayat sonradan verildiği için âyette ölüm önce gelmiştir Şevkânî, V, 297. Bizce de isabetli olan diğer bir yoruma göre ölüm insanlara hayatın sorumluluğunu hatırlattığı, onları iyi işler yapmaya teşvik ettiği ve bir uyarıcı olduğu, nihayet insanda “imtihan” sorumluluğunu daha canlı tuttuğu için âyette ölüm önce zikredilmiştir. Nitekim hayat bir hayırlı faaliyetler alanı, ölüm ise bu faaliyetlerin karşılığının verileceği ebedî varlık sahnesine geçişi sağlayan dönüm noktası, Hz. Peygamber’in de belirttiği gibi bir uyarıcıdır bk. Râzî, XXX, 55. İfadenin akışına ve lafız güzelliğine daha uygun olduğu için “mevt” ölüm kelimesinin önce geldiği de düşünülebilir. 3-4. âyetlerde evrenin eksiksiz-kusursuz yaratılışına, mükemmel işleyişine ve düzenine dikkat çekilmekte, böylece bu muhteşem varlık düzeninin bir tesadüfle meydana gelmiş olamayacağı ve devam edemeyeceği; bunun ancak üstün bir ilim, irade ve kudret sahibinin yaratması ve yönetmesiyle mümkün olduğu belirtilmektedir yedi göğün anlamı hakkında bk. Bakara 2/29.Meâlde “Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak” diye tercüme ettiğimiz cümlenin lafzî karşılığı, “Sonra gözünü iki kez daha çevir de bak” şeklindedir. Ancak bu ibare çokluktan kinaye olup sayı olarak iki defayı değil, defalarca bakmayı ifade eder bk. İbn Âşûr, XXIX, 19-20. Yıldızlarla donatılmış gibi bir görüntü verdiği için gökyüzünün kandillerle süslenmesinden söz edilmiş, yıldızlar geceleyin kandil gibi ışık saçtıklarından onlara mecaz olarak “kandiller” mesâbîh, tekili misbâh denilmiştir Taberî, XXIX, 3. Yıldızlarla şeytanların taşlanmasından maksat ise göklerdeki meleklerin konuşmalarını dinleyip onlardan bilgi sızdırmak için kulak hırsızlığı yapmak isteyen şeytanların bu yıldızlardan çıkan parlak ışıklarla, bir tür ateş toplarıyla engellenmesidir. Bu ve benzeri âyetlerle ilgili olarak klasik tefsirlerde ayrıntılı yorumlar bulunmakla birlikte müteşâbihattan olan bu tür âyetlerin anlamları hakkında zamana, şartlara, bilimsel verilere göre farklı görüşler ileri sürmek mümkündür. Ayrıca gayb konularına giren âyetlerin yorumunda iddialı olmamak gerekir. Çünkü gayb âleminin mahiyetini Allah’tan başka kimse bilemez; biz gayb bilgilerine sadece inanırız gökyüzünün yıldızlarla süslenmesi ve bunlarla şeytanların taşlanması konusunda bilgi için bk. Hicr 15/16-18; Sâffât 37/6-10. “Taşlanma” şeklinde çevirdiğimiz rücûm kelimesi “sağlam bir bilgiye dayanmadan konuşmak, kafadan atmak” mânasına da geldiği için âyete, “insan ve cin şeytanlarının yıldızlara bakarak aslı faslı olmayan şeyler söylemeleri” mânası da verilmiştir Şevkânî, V, 299. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 5 Sayfa 416-417Mülk Suresi 6-11. Ayet TefsiriBazı âhiret sahnelerini tasvir eden bu âyetler, kimlerin daha güzel davranacağını sınamak için ölümün ve hayatın yaratıldığını ifade eden 2. âyetle irtibatı olup, bu dünyada Allah’a isyan edenlerin öte dünyada çekecekleri cezayı, O’na karşı saygılı olup günah işlemekten korunanların elde edecekleri ödülleri açıklamaktadır. 6-8. âyetlerdeki tasvirler cezanın ne derece şiddetli olduğunu daha iyi hissettirme amacına yöneliktir. 8. âyette “uyarıcı” diye çevirdiğimiz nezîrden maksat peygamberdir İbn Âşûr, XXIX, 25. Âyette dünyada peygamberin çağrısına ve uyarılarına kulak tıkayıp inkâr ve isyanlarını sürdürmekte direnenlere, yarın kıyamet gününde, “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorulacağını bildiren ifade aslında yaşayanlar için bir uyarıdır. 9-11. âyetler o gün iş işten geçtikten sonra değil, fakat bugün fırsat eldeyken o uyarıya kulak vermek, yani peygamberi tanımak, ayrıca Allah’ın insanlığa büyük lutfu olan aklı ve diğer bilgi imkânlarını da kullanarak hak ve hidayet yolunu bulmak gerektiğine, ebedî kurtuluşun ancak bu sayede kazanılabileceğine işaret etmektedir. 12. âyet ise müminlerin nâil olacağı uhrevî mutluluğun veciz bir özetidir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 5 Sayfa 419Mülk Suresi 12. Ayet Tefsiri Kaynak Mülk Suresi 13-14. Ayet TefsiriBu dünyada günah işleyenler, ya kendilerini görüp gözeten Allah’ın varlığına inanmıyor veya inanmakla birlikte dünyevî hırs ve menfaatleri, nefsânî arzuları yüzünden gaflete dalıp sorumluluklarını unutuyorlar. İşte bu âyetlerde inkârcılara ve gafillere Allah’ın gizlisiyle açığıyla her şeyi kuşatan ilmi hatırlatılmakta, kendilerinden hayatlarını buna göre düzenlemeleri istenmektedir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 5 Sayfa 419-420Mülk Suresi 15. Ayet TefsiriCenâb-ı Allah, kendisinin güç ve kudretini gösteren delilleri bir defa daha gözler önüne sermekte; yerkürenin yaratılması, her türlü nimet ve imkânlarla donatılarak üzerinde yaşanılır hale getirilmesinin, sonsuz bir gücün varlığını ve birliğini gösterdiğine dikkat çekmektedir. “Üzeri” diye çevirdiğimiz menâkibihâ tamlamasındaki menâkib kelimesi, “omuz” anlamına gelen menkibin çoğulu olup mecaz olarak yeryüzündeki yolları, köşe bucak ve dağları ifade eder Şevkânî, V, 301-302. Yüce Allah, bu nimetleri kulları için yarattığını bildirerek onlara yeryüzünde dolaşmalarını, yarattığı rızıklardan yiyip içmelerini istemiş; arkasından “Dönüş yalnız Allah’adır” buyurmak suretiyle insanların dünya nimetleri ve zevklerine dalarak kendi varlığını, sonsuz kudretini ve âhiret hayatını unutmamaları gerektiği, zira her nimetin bir sorumluluğu olduğu mesajını vermiştir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 5 Sayfa 421-422Mülk Suresi 16-18. Ayet TefsiriMüfessirler “gökte olan”dan maksadın kim veya ne olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir 1. Bundan maksat Allah’tır; ancak bu mecazi bir anlatım olup maksat O’nun yüceliğini ve gücünün sonsuzluğunu vurgulamaktır. Allah mutlak mânada yücedir, sonsuz ve sınırsızdır, zamanda ve mekânda olanlar ise sınırlıdır ve Allah bu sınırlamalardan münezzehtir. 2. Maksat gökteki meleklerdir. Onlar Allah’ın emriyle yeryüzüne inerek kendilerine verilen görevleri yerine getirirler. 3. Maksat, Allah’ın gökten inen azabıdır. Allah’ın rahmeti ve nimeti nasıl gökten iniyorsa O’nun azabı da inkârcı ve isyankârların başına gökten iner daha geniş bilgi için bk. Râzî, XXX, 69-70; Elmalılı, VII, 5232 vd.; İbn Âşûr, XXIX, 33. Bize göre burada geçen “gök” kelimesiyle, fizikî evrenin gökleri değil, madde ötesi, yüce olan varlık düzeyi kastedilmiş olmalıdır. 15. âyette belirtilen imkânların iyi değerlendirilmesi gerektiği yönünde ikazlar içeren bu âyetlerde insanların, yeryüzündeki nimetlerden yararlanırken azgınlık ve taşkınlık göstermemeleri gerektiğine, aksi takdirde yeryüzünde şiddetli felâketlerin, yıkımların vuku bulacağına, böylece Allah’ın gönderdiği uyarıcıyı peygamber, onun uyarılarını önemsemeyenlerin şiddetle cezalandırılacaklarına dikkat çekilmektedir. Nitekim 18. âyette de geçmişte gerçekleri yalan sayanların bu şekilde cezalandırıldığı hatırlatılmaktadır krş. Kasas 28/81; Hâkka 69/6-8. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 5 Sayfa 422Mülk Suresi 19-21. Ayet TefsiriYüce Allah’ın başka bir eseri olan kuşların uçma yeteneğine işaret edilerek Allah’ın kudretinin bir işareti daha gözler önüne serilmektedir. Yer çekimine rağmen kuşların gökyüzünde kanat çırparak uçması ve süzülmesi, her gün gördüğümüz için önemini gözden kaçırdığımız, gerçekte ise Allah’ın sanat ve kudretini gösteren hârika olaylardandır. Kuşlara bu yeteneği veren Allah’tır. Burada Allah’ın merhametini yansıtan rahmân isminin kullanılmış olması, O’nun mahlûkata merhametle muamele ettiğini, varlık düzeninin O’nun rahmetinden bir yansıma olduğunu ima eder. 21. âyetlerde rızık olarak anılan nimetler de rahmân isminin sürekli tecellisi olup bu tecelli bir an kesilecek olsa hayatın bütünüyle yok olacağına dikkat çekilmektedir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 5 Sayfa 422-423Mülk Suresi 22. Ayet TefsiriŞeytanlara uyarak, mânevî körlük içinde bâtıl yollarda giden inkârcı nankör ile hak yolda yürüyen mümin temsilî olarak karşılaştırılmakta, bunlardan hangisinin hedefine daha güvenli olarak ve şaşmadan ulaşacağı soru-cevap yöntemiyle anlatılmaktadır. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 5 Sayfa 423Mülk Suresi 23-24. Ayet TefsiriDoğduğunda hiçbir bilgiye sahip olmayan insana bilgi vasıtalarından kulaklar, gözler ve kalpler akıllar verildiğinin hatırlatılması, insanın en değerli ve ayırıcı niteliğinin gözlem ve düşünme kapasitesi olduğuna ve bu nimetleri verene şükretmek gerektiğine işaret eder. Bu nimetler aynı zamanda Allah’ın eşsiz sanatını ve sonsuz kudretini göstermesi bakımından da önemlidir. Muhatabın sağduyusuna hitap edilerek onun yanlış inanç ve tutumlardan kurtulması, Allah’ın varlığına ve birliğine iman etmesi istenmektedir. Allah Teâlâ’nın sonsuz kudretini gösteren delillerden biri de insanoğlunun yeryüzünde yaratılması, türetilmesi ve çoğaltılmasıdır. Onları bu şekilde türetip yeryüzüne yayma gücüne sahip olan Allah, öldükten sonra dirilterek huzurunda toplamaya da kadirdir. Nitekim 24. âyetin son cümlesinde, “Sadece O’nun huzurunda gelip toplanacaksınız” ifadesiyle buna işaret edilmiştir bu âyetlerin tefsiri için ayrıca bk. Nahil 16/78; Mü’minûn 23/78-79. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 5 Sayfa 423Mülk Suresi 25-27. Ayet TefsiriBir önceki âyette insanların kıyamet gününde Allah’ın huzurunda toplanacakları haber verilince inkârcılar öğrenmek için değil, Hz. Peygamber’le alay etmek maksadıyla bu olayın ne zaman gerçekleşeceğini sormuşlardı. Devamındaki âyette bu soruya Hz. Peygamber’in nasıl cevap vermesi gerektiği bildirilmektedir. 27. âyette de inkârcıların âhirette azabı gördüklerindeki halleri anlatılmakta, inanmadıkları âhiret azabını ve kıyametin korkunç olaylarını yakından gördükleri zaman yüzlerinde meydana gelen üzüntü belirtileri ve psikolojik çöküntü tasvir edilmekte veya –bizim tercih ettiğimiz meâle göre– inkârcıların yüzlerinin kara çıkacağı ve mahcup olacakları bildirilmektedir. İşte inkârcılar, dünyada inkâr ettikleri ve alay ederek gelmesini istedikleri azabın bu azap olduğunu ya kendi aralarında konuşurlar veya melekler tarafından onlara söylenir. Kaynak Mülk Suresi 28-29. Ayet TefsiriMüşrikler Hz. Peygamber’in ölümünü istiyor ve bunu açık bir şekilde dile getirmekten de çekinmiyorlardı bk. Tûr 52/30-31. Hatta onu öldürmek için tuzak kuruyor bk. Enfâl 8/30, böylece ondan ve getirdiği dinden kurtulacaklarını sanıyorlardı. İşte bu âyetler onların niyet ve beklentilerine bir cevap olmak üzere inmiştir bk. Râzî, XXX, 76. 28. âyette Hz. Peygamber’in varlığına son verilmesinin veya ölümünün ertelenmesinin müşrikler için herhangi bir fayda sağlamayacağı, kendilerine verilecek elem verici cezayı önleyecek bir gücün de asla bulunmadığı ifade edilmiştir. Âyette ayrıca hayatın ilâhî bir rahmet olduğuna, Hz. Peygamber’in de eceli geldiğinde öleceğine işaret edilmektedir İbn Âşûr, XXIX, 51-52. 29. âyette ise müminlerin inandıkları ve güvendikleri Tanrı’nın esasen müşriklerce de bilinen ve rahmân ismiyle anılan yüce Allah olduğu belirtilmiş, bu gerçeğin kendilerine tebliğ edilmesi Hz. Peygamber’e emredilmiştir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 5 Sayfa 425Mülk Suresi 30. Ayet TefsiriAllah’ın kudretini, lutufkârlığını yeniden hatırlatan bu âyet 15 ve 21. âyetlerle bağlantılı olup kuvvetli ihtimalle Hz. Peygamber ile müşrikler arasında geçen bir tartışmanın sonucu olarak onlara yöneltilmiş eleştiri ve uyarı amaçlı bir sorudur. 15. âyette Allah’ın yeryüzünü kullanışlı hale getirdiği ifade edildikten sonra insanlardan O’nun yarattığı rızıklardan yararlanmaları istenmiş; 21. âyette de rızkın Allah’a ait olduğu, O verdiği rızkı kestiği takdirde rızık verecek birinin asla bulunmayacağı bildirilmişti. Burada da rızıkların en önemlisi ve hayatın ana unsuru olan suyun yerin derinliklerine çekilmesi halinde Allah’tan başka yeryüzünde su yaratacak bir gücün bulunmadığına işaret edilerek, böylesine eşsiz kudretin sahibi yüce Allah’ı bırakıp da bâtıl tanrılara tapanlar, ne kadar yanlış bir yolda oldukları üzerinde düşünmeye çağrılmaktadır. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 5 Sayfa 425-426Mülk Suresi HakkındaMekke döneminde nâzil olmuştur. Otuz âyettir. Adını ilk âyette geçen “mülk” hükümranlık kelimesinden alır. Tebâreke, Mücâdele, Mânia, Münciye, Vâkıye ve Mennâa olarak da adlandırılır. Fâsılası ر، م، ن harfleridir. “Sözünüzü ister gizli ister âşikâre söyleyin, O kalplerdeki duygu ve düşünceleri hakkıyla bilendir” meâlindeki 13. âyetinin, müşriklerin Hz. Peygamber’in aleyhinde konuşmaları ve birbirlerine, “Muhammed’in tanrısının duymaması için gizli konuşun” demeleri üzerine nâzil olduğu bildirilir Vâhidî, s. 370.Mülk sûresinin temel konusunun Allah’ın varlığını, birliğini, kâinatı yaratıp yönettiğini ve âhiretin mevcudiyetini kanıtlamak olduğunu söylemek mümkündür. Sûrenin muhtevası iki bölüm halinde açıklanabilir. Kâinatın yaratılış ve yönetiliş iktidarının Allah’ın elinde bulunduğunun ifadesiyle başlayan birinci bölümün ilk âyetlerinde içinde yaşanılan âlemin bir imtihan dünyası olduğu belirtilir, ardından ilâhî kudretin tabiata verdiği mükemmeliyetten bazı örnekler zikredilir âyet 1-5. Daha sonra tabiatın mükemmel yapısı ve işleyişini gözlemek için duyulara, duyuların algısını değerlendirip yüce yaratıcıya ulaşmak için akla sahip kılınan insanlardan gerçeğe karşı direnenlerin durumlarına temas edilir ve uhrevî âkıbetlerinin acıklı tasvirleri yapılır. Cehennem ehlinin, dünyada iken ilâhî tebliğe kulak verip akıllarını kullanmış olsalardı alevli ateşe mâruz kalmayacakları yolunda itirafta bulunacakları haber verilir. Nihaî âkıbeti henüz görmeden rablerine haşyet derecesinde saygı gösterenlerin fevkalâde güzel bir muamele ile karşılaşacakları ifade edildikten sonra yüce yaratıcının her türlü hareket, davranış, düşünce ve duyguya vâkıf olduğu bildirilir âyet 6-14.İkinci bölümde, sema örneğiyle evrenin mükemmelliğine işaret edilen birinci bölüme karşılık arzın, insan türünün yaşamasına uygun hale getirilişiyle ilâhî lutuf ve kudrete temas edilmiş, kuş türünün tabiattaki mükemmel konumuna değinilmiş, insana verilen zâhirî ve bâtınî yetenekler hatırlatılmış, tabiatta hâkim olan ilâhî-tabii kanunların aksaması durumunda insanın elinden hiçbir şey gelmeyeceği belirtilmiştir. Bütün bunlara rağmen geçmiş peygamberler döneminde olduğu gibi âyet 18 dinî gerçekleri yalanlamaya devam edenlerin âkıbetlerinin elem verici bir hayat olacağı ifade edilmiştir. Âyetlerden, muhatapların Allah’ın varlığından ziyade âhiret hayatının mevcudiyetini inkâr ettikleri anlaşılmaktadır. Çünkü âhiret hayatı insana sorumluluğunu hatırlatmakta ve gaflet içinde geçirdiği hayatın tadını kaçırmaktadır âyet 15-30. Mülk sûresi gafletin bürüdüğü kalplere tutulan bir güneş gibidir. İlâhî güneş bu yüreklere nüfuz edebilmek için çeşitli yönlerden ışınlarını salmakta, ancak insanlar bu ışınların ziyâsından uzak kalmaktadır. Yûsuf sûresindeki bir âyet de 12/105 aynı hususa temas etmektedir “Göklerde ve yerde nice işaretler vardır ki inkârcılar hiç ilgi göstermeden yanlarından geçip giderler.”Hz. Âişe’den rivayet edilen bir hadiste Resûlullah’ın Secde ve Mülk sûrelerini her gece yatmadan önce okuduğu, yolculuk sırasında da bunu ihmal etmediği belirtilmektedir Tirmizî, “Feżâǿilü’l-Ķurǿân”, 9. Âlûsî, sûrenin faziletine dair bu tür haberlere dayanarak Mülk sûresini her gece okumanın mendup olduğu şeklindeki bir görüşü nakleder Rûĥu’l-meǾânî, XXIX, 3; sûrenin faziletiyle ilgili diğer rivayetler için bk. Şevkânî, V, 257. Übey b. Kâb’dan rivayet edilen ve bazı tefsir kaynaklarında yer alan, “Mülk sûresini okuyan kimse Kadir gecesini ihya etmiş gibi olur” meâlindeki hadisin meselâ bk. Zemahşerî, IV, 140 mevzû olduğu belirtilmiştir Zerkeşî, I, 432.Mülk sûresi hakkında yapılan çalışmalardan bazıları şunlardır Yakūb b. Osman el-Gaznevî, Tefsîrü’l-Fâtiĥa ve sûreti’l-Mülk Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 404; Esad Efendi, nr. 88; Fâtih, nr. 299; Abdülmecîd b. Nasûh Amâsî, Tefsîr-i Sûretü’l-Mülk İÜ Ktp., TY, nr. 558; Mustafa b. Muhammed Ankaravî, Sûretü’l-Mülk Tefsiri Süleymaniye Ktp., Hafîd Efendi, nr. 479; İÜ Ktp., TY, nr. 7; Hatiboğlu, Letâyifnâme Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 3326; son iki eser Kazasker Muslihuddin Muhammed’in Arapça eserinin tercümesidir; Kemalpaşazâde, Tefsîru sûreti’l-Mülk İstanbul 1316; nşr. Hasan Ziyâeddin Itr, Beyrut 1407/1986; Edirne Müftüsü Fevzi Efendi, Tesyîrü’l-fülk fî tefsîri Sûreti’l-Mülk İstanbul 1307; Muhammed İbrâhim Abdülazîz Sadî, Devrü’l-belâġa fî taǾdiyeti’l-aġrâżi’d-dîniyye maǾa taŧbîķ Ǿalâ sûreti’l-Mülk Kahire 1991; Abdürrâzık Muhammed Mahmûd Fazl, MaǾa’l-Ķurǿâni’l-Kerîm fî sûreti’l-Mülk Kahire 1990.BİBLİYOGRAFYATirmizî, “Feżâǿilü’l-Ķurǿân”, 9; Vâhidî, Esbâbü’n-nüzûl, Beyrut 1410/1990, s. 370; Zemahşerî, el-Keşşâf Beyrut, IV, 140; Zerkeşî, el-Burhân, I, 432; Şevkânî, Fetĥu’l-ķadîr, V, 257; Âlûsî, Rûĥu’l-meǾânî, XXIX, 3; Ahmed Fethî Ramazan, “Fî Sûreti’l-Mülk dirâse belâġıyye taĥlîliyye”, Âdâbü’r-Râfideyn, XXIV, Bağdad 1992, s. 297-344; Zuhûr Ahmed Azhar, “Mülk”, UDMİ, XXI, Kâmil Yaşaroğlu We use cookies on our website to give you the most relevant experience by remembering your preferences and repeat visits. By clicking “Accept All”, you consent to the use of ALL the cookies. However, you may visit "Cookie Settings" to provide a controlled consent.
Görüntüleme Kur'an-ı Kerim Arapça Oku Enfal Sûresi - Enfal Sûresi - Enfal Sûresi - Enfal Sûresi - Enfal Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Tövbe Sûresi - Bu sayfada görmüş olduğunuz Kur'an-ı Kerim sayfaları Hayrat Neşriyat tarafından sunulan Hüsrev Hatlı Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş Kur'ân-ı Kerim Arapça ' Oku >> << Kur'ân-ı Kerim Arapça ' Oku
mulk suresi arapça oku enfal